Bodrum Gündem

BOZÜYÜK (GÜZELKÖY), GEVEENEZ (ÇAYBÜKÜ) / Fikret Karataş yazdı…

Çöplük yangınının tokadını ağır yiyenlerden (eşim nedeniyle) birileri olarak kaçalım birkaç günlüğüne dedik ve internete baş vurduk.  Öyle uzaklarda değil ama serin bir yerde 3-5 gün geçirmek istedik.

Niyetimiz BÖRDÜBEK’ti, ama doyurucu bilgi alabileceğimiz bir odağa  rastlayamayınca ver elini karşımıza çıkan Bozüyük oldu.

Bodrum’a 85, Yatağan’a 7-8 km. Önceden telefon ederek yer ayırttığımız  “Hacı Şükrü Ev”ine  öğleden sonra, ikindiye yakın ulaştık. Otel, köy alanının hemen kenarında ve verandası alan ve ona açılan yollara hâkim.  Alanın bitişiğinde de istenildiği kadar arabanızı bırakabileceğiniz ücretsiz otopark var.

Otelin durumunu internetten öğrenmiştik, ama görünce şaşırdık demek abartı (!) olmaz sanırım. Hacı Şükrü Evi, olmuş “Collage Hause Hotel”. Çalıştıranı İstanbullu aydın ve kibar bir bey. İşlerini kız arkadaşı ile birlikte yönetiyorlar.  Ev 4 oda ve sekiz kişilik.

Çalıştıranlardan Celal Bey Güzel Sanatlar okumuş. Okuduğunu çok iyi hatmetmiş ve öğrenip yaşadıklarını yüklenip getirip eve yerleştirmiş. Her köşede bir güzellik, her yerde temizlik, her eşyada bir anlam. Sunumlar harika ki, harika…

O kadar güzelliği öyle ahım şahım fiyata pazarlamıyor ki.  Sunumunu çok güzel ve titizlikle yaptığı sabah kahvaltısı dahil gün için ederi 100.- TL. Uyguladığı ederi, “Benimkisi Bodrum plajlarında uygulananlardan daha az.” Diye değerlendirdi. Bodrum’ da her yıl 1-2 ay geçirdiği için çok iyi tanıyor.

İkindi üzeri oturup verandaya seyre koyulduk. Alanı. Alanda 4 büyük kavak (çınar) , bir de verandanın ortasına işleten tarafından dokuz yıl önce dikilip çok büyüyen kavak. Alandaki çınarlardan üçünün dibine yapılmış üç çeşme. İkisi Belediyenin suyu, diğeri dağdan gelen başka bir su. Kireçsiz olmasıyla nam saldığından pek sağlıklı olmamasına karşın bidon, bidon götürtülüyor evlere, dükkânlara.  Ticari yaşam tam anlamıyla hanımların kontrolüne girmiş bir yıldır sürüyor.

Seyrederken bir hareket dikkatimizi çekti. Önümüzden gurup, gurup insanlar geçip  alan kenarında tarihi yapı (1920) “Meydan Kahvesi” ne gidiyorlar.  Bir masa önünde sıraya geçiyorlar ve masaya oturup resim aldırıyorlar veya öz çekim yapıyorlar.  Alanda boşalan araba plakaları çok çeşitli. 32, 41, 34, 06, 25, 26, 27, 01, 07, 48, 14, 15, 09 usumuzda kalanları.

Bayanlar defilede gibi. Allı, sarılı, morlu, yeşilli, kırmızılı ve daha başka renkli, kapalı, açık, kısa etek uzun etek dekolte ve var gibi, yok gibi giysiler içinde.

Merak edip sorduk: Masa üstünde mikrofon, koltuk gerisinde Ata’mızın güzel bir resmi ve kısa serenli bayrağımız.

Burada çekilen “Güzel Köylü” isimli dizide Muhtar Ofisi olarak kullanılmış bu kahve. Çekimler bitince gidenler eşyalarını söküp götürünce o köşe köylülerce aynı hale getirilmiş.

Gezmeye gelenler de köyden ziyade orada resim çektirmek ve izlerken duydukları heyecanı yerinde yaşamak için geliyorlarmış. Resim olgusundan para alınmıyor, ama gözleme, ayran ve içecekten kazanılanın doyurucu olduğu çok açık olarak görülüyor. Gözleme 4, ayran bakır bardak 1, çay 0,75 TL.) Birileri bu hareketi , “Şeytan taşlama” olarak esprili ölçüde tanımlıyor.

Bunları seyrederken akşam saatlerinde yarım saat süren güzel bir yağmur olayını da yaşayıp,  güzelce serinleyiverdik.

Buradaki tek aykırılık büyükbaş havanlara ait gübre kokusu. Kapalı yerlerde sürekli beslenen hayvanların sayısı son sayımda saptanan insan sayısından 300 fazla. 800 e 1100.

Belen kahvesi beldeye 9 km. “Gidelim” dedik ve Gevenes (Çaybükü)  köyüne gittik.  Kahvenin önceki özgün yapısı bitişiğine eklenen lokanta nedeniyle bozulmuş.  Kahvenin giriş kapısında çeşitli bilgilerin verildiği panolar var. Bunlarda birinde  “Ormancı” türküsünün güftesi yazılı. Türkünün tamamını herkes biliyor. Biliyor da o “Aman ormancı canım ormancı…” kısmı  yanlış söyleniyor. Pisili bestekarın bestesinde orası: “Aman ormancı yaktın ormancı/Köyümüze bıraktın yoktan bir acı..”  tümcelerindeki  “yaktın” ve “bıraktın” uyak’ı, “canım” lafının olmaması gerektiğinin belirgin işareti. Kaldı ki, Ege insanı cinayet girişimcisine canım demez asla…

Lokanta tarafından yayımlanan türkü özgün hali, kapıdaki pano canım uyduruklu. Kim umursar çelişkiyi…

Kimin görevi ise o çelişki yok edilmeli.

“Hadeynnn….Dendi gari!!!”

“Gevenes’in ortasında değirmen döner/Değirmenin daşları dağından iner!” diye anılıyor değirmen türküde. Gidip değirmene bir öğle yemeğini de orada yiyelim dedik ve de gittik. Arabadan inip lokantaya yönelince bir çocuğun gezdirdiği köpek saldırıp dizimden ısırdı. Çok diş geçiremedi, ama kotun koruması nedeniyle deriyi biraz sıyırdı. Köpekte zaten güzel ev köpeği.

10 gün oldu kudurmadığıma göre sıkıntı yok…

Yemek iştahı yok oldu…

Tornistan…

Pınarbaşı’ndan söz etmeye gerek görmedik . Herkesin uğrayıp buz gibi su başında en az bir kez yemek yemişliği vardır. Dört günde biz de anılarımızı yineledik.

Ancak oradan aşağıya akan su 2-3 yüz metre ilerde bir açıklık gösteriyor. İşte oranın adı “Apla geç çay” Apla kelimesinin “Atla” olduğu bilinir ve Ege genelinde kullanılır.

İşte oraya Muğla Belediyesi bir köprü yapmış. Böylece “Apla geç çay” ismi tarihe nakledilmiş oldu.

Oradan ayrılırken iki köprü, çok güzel yapılan 7-8 km nitelikli asfalt yol, Bozüyük kültür evi ve parkı ile, park içindeki 1920 lerde Bozüyük’te öğretmen olarak çok yararlı işler yapmış Hacı Şükrü’nün büstü  açılışı Büyükşehir Belediye Başkanımızca yapılacaktı.Saat altıda olduğu için bekleyemedik.

Dört günlük gezide gördüklerimiz  ufak bir alan ve Beldenin civarı da olsa, Güzel Muğla’mızın her köşesinde değişik güzelliklerin bulunduğunu kanıtlıyor. Günlerce gezilse de doyulmaz diyebiliyorum.

Gezelim, görelim hadi!!!

Ormancı türküsünü ise; İbrahim Ethem Yağcı’dan yerel deyişle dinlemenin zevkine varalım!..

Bodrum 23 Ağustos 2016

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.