Bodrum Gündem

Bodrum Kalesi Restorasyonu Olmamış, Yeni Bir Yerde Yeni Bir Müze Yapılmalı

Bodrum Kalesi Restorasyonu Olmamış, Yeni Bir Yerde Yeni Bir Müze Yapılmalı

Emekli Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürü Arkeolog Dr. Alpay Pasinli Bodrum Kalesinde yapılan restorasyonla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Bodrum Gündem Haber

Arkeolog Dr. Alpay Pasinli Bodrum Kalesinin restore edilen alanları ile ilgili  10-12 kişilik bir grupla Bodrum Kalesi’ni ve eski Bodrum Sualtı Müzesi tamamen ortadan kaldırılarak oluşturulan müze sergi salonlarını ayrıntılı bir şekilde gezip incelediklerini belirtiği yazısında gözüne çarpan sıkıntılı durumları madde madde sıraladı.

50 yıllık arkeoloji ve müzeciliğin içinde olan, uzun yıllar müze müdürlüğü ve Müzeler Teşkilatı’nın genel müdürlüğünü de yapmış birisi olarak kişisel tespit ve değerlendirmelerini sosyal medya hesabından paylaşan Emekli Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürü Arkeolog Dr. Alpay Pasinli “Gerek topoğrafyasının zorluğu/elverişsizliği, gerek yeterli alan ve mekânlara sahip olmaması, gelişme kriterlerinin bulunmaması nedeniyle bir ORTAÇAĞ KALESİ olarak düzenlenmesinin daha uygun olacağı görüşündeyim. Bu bağlamda Bodrum’da yeterli genişlikte arazisi olan, gelişmeye ve büyümeye müsait, önümüzdeki 50-100 yılın da ihtiyaçlarına cevap verebilecek, teşhir salonları, geçici sergi salonları, laboratuar, kütüphane ve konferans salonları bulunan, yeterli otopark ve bahçelere sahip, yeni bir alanda “YENİ BİR BODRUM MÜZESİ” yapılmalıdır. Bu müzenin içinde hem kazılardan gelen, hem sualtından çıkmış olan eserler seksiyonlar halinde sergilenebileceği gibi, bir bölümü de Kent Müzesi olarak düzenlenebilir görüşündeyim.” Dedi.

Emekli Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürü Arkeolog Dr. Alpay Pasinli’nin Bodrum Kalesi ile ilgili görüşleri şöyle;

BODRUM KALESİ

15.9.2020, saat 10.00-14.00’de çoğunluğu arkeolog-müzeci olan 10-12 kişilik bir grupla Bodrum Kalesi’ni ve eski Bodrum Sualtı Müzesi tamamen ortadan kaldırılarak oluşturulan müze sergi salonlarını ayrıntılı bir şekilde gezdik ve inceledik.

50 yıldır bilfiil arkeoloji ve müzeciliğin içinde olan, uzun yıllar müze müdürlüğü ve Müzeler Teşkilatı’nın genel müdürlüğünü de yapmış birisi olarak kişisel tespit ve değerlendirmelerimi aşağıda sunuyorum:

1- Kaleye giriş kapısı metal çerçeveli tel örgü şeklindedir. Bu Ortaçağ kalesinin girişine böyle basit bir tel örgü değil de daha yakışır ve daha uyumlu bir kapı konulmalıydı.

Girişten itibaren gişe, kafe, wc. gibi hazır şantiye yapılarını andıran kutu şeklindeki yapılar genel görünüme hiç bir olumlu katkıda bulunmamakta, hatta itici bir görünüm arz etmektedir.

2- Orijinal taş döşeli yolların bir kısmının üstü harçlı çakıl ile, bir kısmı da ahşaplarla kapatılmıştır. Her yere serilmiş çakıllar ve bazı yerlerdeki kırma mozaikler sıcak bir görünüm vermediği gibi, yollara saçılmış olanlar ziyaretçilerin düşmesine neden olabilecek tehlikeli bir durum da araz etmektedir.

3- Hamam ve şapel giriş kapıları yeni yapılmış meşe kaplama kapılardır, pencerelerde ise ısıcam kullanılmıştır. Tarihi yapılardaki bu tip uygulamalar övgüye değer değildir.

Şapel de dahil olmak üzere sergi salonlarında orijinal duvarların ve taşların delinerek üstlerine sabitlenmiş olan priz, duy vb. elektrik unsurları ve yerdeki klimalar doğru/güzel bir çözüm olmamıştır.

4- MÖ.4.yy.la ait Maussollos Sarayı’na ait çok önemli arkeolojik belge niteliğindeki bir kısım duvar kalıntılarının kapatılmış olması hiç doğru olmamıştır. Bu duvar kalıntıları bir yönüyle kaleden bile büyük bir öneme sahiptir. Ve saraya ait yegane somut kanıtlardır. Bunların kapatılması yerine çok iyi bir şekilde korunup, konulacak bir bilgi panosuyla ziyaretçilere gösterilmesi ve dikkatlerin bu önemli kalıntılara çekilmesi gerekirdi.

Eski müdür odasının alt kısmına yapılan eski görünümlü taş teras duvarı da doğru bir çözüm olmamıştır.

Kuvvetli lodoslarda deniz sularının iç kısımlara kadar girerek buraları su altında bırakabileceği pek hesap edilmeden kalenin denize açılan güney kısmı tamamen açılmıştır.

5- Teşhir salonlarındaki camlı vitrinlerin gerektiğinde kolay bir biçimde açılamayacağı anlaşılmaktadır. Eserlerin devrilmesi, yerinden oynaması, etiketlerin değiştirilmesi ve ışıklandırma ile ilgili sorun çıkması vb. gibi durumlarda vitrinlerin kolay bir şekilde açılarak hemen müdahale edebilme imkânı düşünülmemiştir. Bu durum müzecilik ve sergileme kriterlerine uygun değildir.

6- Kaledeki küçük hacimli sergileme mekânlarının ortalarına konulmuş vitrinler alanları daha da daraltmıştır. Bazı yerlerde 3-4 kişinin bile yan yana geçmesi mümkün değildir. 15-20 kişilik küçük gruplar için bile rahat ve elverişli bir düzenleme olmamıştır.

7- Vitrin kaideleri kapalı yapılmış, yekpare ve kitlevî bir görünüme sahiptir. Kaidelerin yükseklikleri 6-7 yaşındaki bir ilkokul öğrencisi için uygun değildir; yüksektir. Bu husus dikkatten kaçtığı için küçük çocukların eserleri görmesi, etiketleri okuması ve bilgi sahibi olması pek olanaklı değildir.

Bir çok vitrinde ışıklandırma da yeterli olmayıp, loş kısımlardaki etiketler; yazı karakteri, puntosu ve renkler de gözetilmediğinden okunamamaktadır.

8- İç mekânlarda ve bazı dış mekânlarda özenli bir işçilikten söz etmek mümkün değildir. Bazı yerlerde şimdiden boyalar kalkmış, dökülmüş, zemindeki süpürgelikler ve birleşme yerleri eğri ve terazisinde değildir.

9- KRALİÇE ADA olarak İngiltere-Manchester Üniversitesi’nde; Priene’de bulunmuş Ada portresi ve mezardan çıkmış yüzük taşı üzerindeki Ada tasviri ve kafa kemikleri dikkate alınarak etlendirilmiş ve eskiden özel bir salonda sergilenmekte olan Ada yeni sergilemede kullanılmamış, onun yerine yeniden yapılan ve bugünkü yerel bir hanıma benzeyen bir mankenle, sıkışık bir alanda sergileme yapılmıştır. Cazibesini kaybetmiştir.

10- Engelli ve yaşlı ziyaretçilerin kaleyi gezebilmeleri için bir önlem düşünülmemiştir.

11- Dış alanlarda/bahçelerde oluşturulan açık hava sergilemesinde ne kronolojik ne de tematik bir düzenleme olmadığı gibi, taş eserler karışık vaziyette yan yana, âdeta birer dekorasyon unsuru gibi konulmuştur. Hiç biri hakkında bilgi ve etiket yoktur. Ziyaretçiler eserlerin ne olduklarını, tarihlerini ve nereden geldiklerini anlayamamaktadır. Üstelik müzede zaten çok az sayıda olan mermer heykellerin açık havada her türlü iklim koşuluna açık bir şekilde sergilenmesi bir süre sonra bu eserlerin tahrip olmasına yol açacaktır. Özetle didaktik bir sergilemeden söz etmek olanaklı değildir.

12- Restorasyonu denetleyen/yön veren uzman mimarların ifade ettikleri BİLİM KURULU kimlerden oluşmuştur. Kalede yapılan iş ve ihale sadece restorasyon olmayıp, “Bodrum Kalesi restorasyon ve Sualtı Arkeoloji Müzesi Teşhir ve Tanzimi” işi olduğuna göre bilim kurulunda müzeci var mıdır ?

Sonuç olarak ; Bodrum Müzesi hakkındaki daha önceki konuşma ve paylaşımlarımda ifade ettiğim görüş ve düşüncelerimi bir kez daha tekrar ederek yazımı bitireceğim:

Bodrum Kalesi’nin-eski halini bir tarafa bırakırsak- gerek topoğrafyasının zorluğu/elverişsizliği, gerek yeterli alan ve mekânlara sahip olmaması, gelişme kriterlerinin bulunmaması nedeniyle bir ORTAÇAĞ KALESİ olarak düzenlenmesinin daha uygun olacağı görüşündeyim. Bu bağlamda Bodrum’da yeterli genişlikte arazisi olan, gelişmeye ve büyümeye müsait, önümüzdeki 50-100 yılın da ihtiyaçlarına cevap verebilecek, teşhir salonları, geçici sergi salonları, laboratuar, kütüphane ve konferans salonları bulunan, yeterli otopark ve bahçelere sahip, yeni bir alanda “YENİ BİR BODRUM MÜZESİ” yapılmalıdır. Bu müzenin içinde hem kazılardan gelen, hem sualtından çıkmış olan eserler seksiyonlar halinde sergilenebileceği gibi, bir bölümü de Kent Müzesi olarak düzenlenebilir görüşündeyim. Saygılarımla.

Ark. Dr. Alpay PASİNLİ

Anıtlar ve Müzeler

(E) Genel Müdürü

 

Yorumlar

  1. Serdar Anlağan dedi ki:

    50 yıldır bilfiil arkeoloji ve müzeciliğin içinde olan, uzun yıllar müze müdürlüğü ve Müzeler Teşkilatı’nın genel müdürlüğünü de yapmış (İstasyon Sanatevi’nde ders de vermişti) Anıtlar ve Müzeler (E) Genel Müdürü Ark. Dr. Alpay PASİNLİ Ağabeyimiz herhalde yaşının etkisiyle veya yorgunluğundan olsa gerek MİMARİ RESTORASYON ile MÜZE TEŞHİR VE TANZİMİ, İNCEYAPI DONATIMI gibi konuları karıştırmış. Pandeminin getirtiği psikolojinin de etkisi olabilir, yoksa, Alpay Ağabey gibi değerli bir müzeci asla MİMARLIK mesleğinin uzmanlığına böyle müdahalede bulunmaz. Sevgilerimle.

  2. Serdar Anlağan dedi ki:

    Serdar, ben Bodrum Kalesi’nin restorasyon prensipleri ve projeyi yürütmüş olan uzmanlar için genel bir eleştiri yapmadım. Benim yazımı iyi okumamışsın veya yeterince anlayamamışsın.Uygulamanın kalitesinden ve müzecilik yönünden beni rahatsız eden husuları dile getirdim; zaten yazımın girışinde de belirttiğim gibi kişisel görüşlerimi ifade ettim.
    Senin bu işlerde bir görevin var mıydı? Pandeminin benim değil ama senin psikolojini olumsuz etkilediği anlaşılıyor. Çünkü ; ağabey dediğin, senin çocukluğunu bilen ve annenin babanın da çok eski arkadışı olan benim için kullandığın üslup ve yakıştırmaları sana hiç yakıştıramadım ve senin adına üzüntü duydum. Yine de annene ve babana olan sevgim ve saygımdan dolayı fazla bir şey söylemeceğim. Kullandığın üslûbu senin psikolojine veriyorum…
    Dr.Alpay PASİNLİ

    ***

    Bayağı kızmışsınız…
    1. Başlık yanlış, bu başlığı okuyan kişi “MİMARİ RESTORASYON” ile “MÜZE PROJESİ”ni aynı şey zannedecek. Oysa, MÜZE PROJESİ iptal edildi.
    2. Metninizin içinde geçen “Restorasyonu denetleyen/yön veren uzman mimarların ifade ettikleri BİLİM KURULU kimlerden oluşmuştur. Kalede yapılan iş ve ihale sadece restorasyon olmayıp, “Bodrum Kalesi restorasyon ve Sualtı Arkeoloji Müzesi Teşhir ve Tanzimi” işi olduğuna göre bilim kurulunda müzeci var mıdır ?” ifadesi hiç de İYİ NİYETLİ anlaşılmıyor. MİMARİ RESTORASYON konusunda görev yapan bilim kurulu üyelerinin, Müzedeki teşhir ve tanzim işi ile ne ilgisi var?
    Elbette diğer görüşlerinizi açıklamakta hürsünüz…bir şey diyemem…
    Şimdi, açık konuşalım:
    Bodrum Kalesi üzerinden bir mücadele sürüyor. Ve ben de bu mücadelede tarafım.
    İlkelerim nettir.
    1.Bodrum Kalesi’nden müze işlevinin çıkarılmasına karşıyım.
    2.Bodrum Kalesindeki yeni müze tasarımının, depo, teşhir, konservasyon, yayım, kütüphane ve diğer bölümleri ile “DİDAKTİK DEĞİL” ÇAĞDAŞ MİMARLIK ilkeleri doğrultusunda bir ÖZEL DAVET ya da YARIŞMA ile, konusunda yetkin MİMARLAR tarafındave örneğin Burçak MADRAN gibi GENÇ KUŞAK Müzeologların denetiminde gerçekleştirilmesini savunuyorum.
    3.DİDAKTİK MÜZECİLİK (ne demekse) anlayışıyla işlenen SUÇ’ların temizlenmesini savunuyorum.
    Üsluba gelince, hemen özür diliyorum sevgili Alpay Ağabey…Demek ki sabahın köründe afyonum patlamadan, espri yapacağım diye sizi kırmışım, siz büyüğümsünüz affedin…
    Sevgi ve saygılarımla.

  3. Serdar Anlağan dedi ki:

    Prof. Dr Günkut AKIN’ın yanıtı:

    “…Sn.Serdar Anlağan, Sn.Pasinli’ye yazdığı eleştiri metninde, olan bitenin adını koymuş: “Bodrum Kalesi üzerinden bir mücadele sürüyor”. Üstelik bu açık sözlülükle de sürdürülmüyor. Tıpkı “Mozole” konusunda olduğu gibi. Cam mozoleyi isteyenler ve Kale’de Ortaçağ tefrişine geri dönülmesini önerenler aynı tarafta. Yukarıda söylediğim gibi Bodrumu bir taşra kasabasına dönüştürecek öneriler bunlar. Bodrum kültürel kamuoyunun sözcülüğüne kendilerini atamış olanlar artık bu bıktırıcı polemiklerden uzak durmalı ve gerçek sorunlara yönelmeli. Örneğin Dr.Pasinli’nin yeni müze talebi çok acil bir konu. Lütfen buna odaklanalım. Bodrum’un Akdeniz kıyısındaki saygın ve çağdaş kültür kentlerinden biri olmasını istiyorsak tabii.”

    https://www.bodrumgundem.com/2020/11/01/bodrum-kalesi-restorasyonu-ve-yeni-muze-prof-dr-gunkut-akin-bodrum-gundem-yazilari/