Bodrum Gündem

4 Top ile Uçak Gemisi Batıran Bir Kahraman: Mustafa Ertuğrul

4 TOP İLE UÇAK GEMİSİ BATIRAN BİR KAHRAMAN: MUSTAFA ERTUĞRUL

Yıl 1916.. Birinci dünya savaşının en kanlı çatışmalarının geçtiği yıl. Osmanlı Devleti savaşa gireli 2 yıl olmuş, birçok cephede savaşıyor. Çanakkale’de zafer kazanılmış, düşman kuvvetleri çekilmişler; ancak doğuda savaş tüm hızıyla devametmekte. Bitlis, Muş, Van, Erzurum Rus işgali altında. Irak’ta kanlı çatışmalar olmakta, askerlerimiz kahramanca savaşmakta, Kuy’ül amare’de destan yazmaktalar. Manastır elimizden çıkmış, yüzyıllardır Türk yurdu topraklar birbir elden çıkıyor. Akdeniz’de müthiş bir savaş devam ediyor. 12 Adalar İtalya’nın elinde, bu adalara konuşlanmış düşman donanmaları göz açtırmıyorlar. Datça’dan itibaren Kalkan, Kaş, Adrasan, Kemer, antalya, Alanya, Anamur hattında seyre çıkan gemilere ateş açıyorlar, bazılarını müsadere edip el koyuyorlar. Limanları, köyleri bombalıyorlar ve Osmanlı Devleti’nin doğudaki savaş için gerekli erzak ihtiyacını deniz yoluyla elde etmesini engellemeye çalışıyorlar ve başarılı da oluyorlar.

Bu zinciri kırmak için Genelkurmay Başkanı Liman von Sanders, (evet, şanlı Türk ordusunun tüm yönetimi bir Alman’a bırakılmıştı) stratejik bir emir verdi: Kaş açıklarındaki Meis Adası alınacak ve tahkim edilecekti. 10 Aralık 1916’da verilen emre göre bu iş için 8 adet yelkenli tekne ve toplamda 120 asker yeterli olacaktı. Harekâtın komutası yine bir Alman’da, Albay Ezelberg’te olacaktı. Her ihtimale karşı karaya konuşlandırılacak bir topçu birliği de yelkenlileri koruyacaktı.

Emrin gelmesinden yaklaşık 15 gün kadar sonra tüm hazırlıklar tamamlandı. Çıkarma için uygun hava koşulları beklenirken hiç beklenmedik bir şey oldu. 5 adet savaş gemisi geldi ve Meis’e demirledi. Yelkenli teknelerin savaş gemileri karşısında hiçbir şansı yoktu; 3-5 top atışıyla yerle bir edilirlerdi. Harekât iptal edildi ve Ezelberg karargâha geri döndü.

Fakat Topçu Teğmen Mustafa Ertuğrul’un meseleyi bitirmeye niyeti yoktu…

Meis Limanı, karadan 4,5 km uzaklıktaydı. Mustafa Ertuğrul’un yelkenli gemileri korumak için kendisine tahsis edilen 4 adet obüs topu vardı ve menzilleri 12 km’ye kadar çıkabiliyordu. Karadan açacağı ateş ile limandaki gemilere zarar verebilir ve hatta batırabilirdi. Bataryaların komutanı Schimidtkolbau da saldırıya onay verdi.

27 Aralık 1916 Pazar günü adeta yazdan kalma, günlük güneşlik bir gündü. Gemilerin bacaları örtülmüş, mürettebatın bir bölümü karaya çıkmış, aylardır denizlerde olmanın yorgunluğunu Meis’in güzel havasında atıyorlardı. Tam öğle vakti Mustafa Ertuğrul’un komutasındaki obüslerin sesi huzurlarını bozdu ve limana top mermisi yağmaya başladı. Hazırlıksız yakalanmışlardı. Hemen top başına geçtiler ve mukabele etmeye başladılar.

Limanda demirli gemilerden biri güvertesinde 8 adet uçak bulunan bir Fransız uçak gemisiydi: Ben My Chree. Mustafa Ertuğrul’un topları 4 kez uçak gemisine isabet etti. Önce uçaklar kullanılamaz hale geldi. Son atış ise geminin hangarına geldi ve yakıt tankları patlayarak tüm gemi alevler iiçinde kaldı. Koca uçak gemisi sadece 36 dakika içinde Akdeniz’in sıcak sularına gömüldü. Mustafa Ertuğrul, tarihte ilk kez bir uçak gemisi batıran kişi olarak tarihe geçmişti.

Mustafa Ertuğrul’un işi henüz bitmemişti. Fethiye’den başlayıp Antalya’ya kadar tüm sahil şeridini kontrol altında tutan Paris 2 ve Alexandra kruvazörlerinin Adrasan açıklarında seyrettiği bilgisi ulaşmıştı ve benzer bir taktik de bu iki kruvazöre uygulanabilirdi. Toplar arabalara kondu ve bugünkü Kemer Marina yakınlarındaki Ağva Burnu’na taşındı.

Kruvazörleri yakına çekmek için bir plan yapıldı. Küçük bir yelkenli kruvazörlerin önünde seyrederek kaçtı ve Kemer Limanı’na sığındı. Liman açıklarına kadar gelen iki kruvazör koya demirler ve gemiden indirilen bir bot sahile yanaşır. Yelkenlinin ipini çözüp gemiye dönmek üzereyken Türk piyadeleri ve dağ topları ateşe başlar. Yelkenliyi almaya gelen Fransız askerleri oracıkta ölürler. Kruvazörlerden Paris 2 ise Mustafa Ertuğrul’un toplarının hışmına uğrar ve yaklaşık 18 dakika içinde batar. Alexandra ise susturamadığı toplardan dolayı Paris 2’nin akıbetine uğramaktan korkup kaçmayı başarmıştır.

Mustafa Ertuğrul’un ise başka bir planı daha vardı. Alexandra’nın aynı tuzağa düşmeyeceği açıktır. Bir yelkenli tekneye sandık sandık portakal yüklenir. Portakal sandıkları vinçle kaldırılacak şekilde ağlanmıştır. Yelkenli Alexandra’nın göreceği bir uzaklıktan sanki ondan kaçıyormuşça seyretmeye başlar. Fakat Alxandra’nın kaptanı bu sefer temkinlidir; asla yelkenliye ve karaya yanaşmayacaktır. Yelkenlideki tebdili kıyafet askerler Alexandra’dakilerin kendilerini gördüğünden emin olduktan sonra denize atlarlar ve karaya doğru yüzerek kaçmaya başlarlar. Gemi boşalmıştır. Alexandra’dan bir grup asker bota binerek yelkenliye gelirler ve kontrol ederler. Silah, asker, vs yoktur. Portakalları kontrol ederler, zehirsiz, mis gibi Finike portakalıdır. Yelkenliyi gemiye doğru getirirler ve sandık sandık portakalları gemiye yüklemeye başlarlar. Sandıklardan yükselen porakal kokusu güverteyi sarmış, aylardır taze meyve yüzü görmeyen mürettebatın yüzsü gülmeye başlamıştır. Son sandığın gemiye alınmasıyla birlikte müthiş bir patlama olur ve siyah dumanlar yükselmeye başlar; portakal kokusunun yerini barut kokusu almıştır; zira son sandıkta portakal yerine özel düzenekli 75 g. dinamit vardır. Tüm mürettebat patlamada ölür, gemi ise yan yatarak bir süre sonra denizin dibini boylar. Kemer kıyılarında sevinç çığlıkları yükselmektedir.

Mustafa Ertuğrul daha sonra Mustafa Kemal önderliğinde İstiklal Savaşı’na katılmış ve Büyük Taarruz’da görev almıştır. 1930’a Topçu Yüzbaşı rütbesiyle emekli olmuş ve 1968 yılına kadar Antalya’da yaşamıştır.

Tarihin tozlu sayfalarında kalmış nice kahraman askerimizin anısına, saygıyla…

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.