Bodrum Gündem

Zeytinime Dokunma! Benim Zeytinim

Kendimi bildiğim andan itibaren zeytin toplamaya başladım. Zeytin hasadı sonbaharda başlayıp kışa kadar devam eden bir süreçtir. Bu süreçte biz çocuklar okulun açık olduğu günler haricinde sürekli zeytinle haşır neşir olur, zeytin toplamaya yardım ederdik.

Zeytin, gerek yağ olarak, gerekse sofralarımızın katığı olarak hayatımızın vazgeçilmeziydi. Evde yiyecek hiç bir şey yoksa tabağa bir miktar zeytinyağı koyar, üzerine bir miktar tuz serperek (varsa kırmızı toz biber de ekleyerek) ekmeği banarak yer ve karnımızı doyururduk.

Kaç Kişinin ”Benim Dediği”  Gerçekte ise Hiç Kimsenin Olmayan Zeytin Ağacı…

Bunun yanında Bodrum Mazı Köyü’nde evimizin hemen yanı başında yer alan asırlık zeytin ağacı (1997 Atlas Dergisi Temmuz sayısında yer almıştı) Gölgesinde serinleyip, komşu çocuklarla çeşitli oyunlar oynadığımız, dallarında salıncaklar kurduğumuz. Bir ulu ağaçtı. Hukuki olarak sahibi olmasam da o benim zeytinimdi. Kim bilir bugüne kadar kaç kişi benim dedi.

Sonbaharda rüzgârla ağaçların dibine dökülen zeytinleri toplamak, biz çocukların temel görevlerinden biriydi. Her birimizin eline küçük bir sepet verilir, başkası toplamadan sabah erkenden zeytinlerin dibine yollanırdık. Rüzgârla dallarından düşmüş zeytinleri sepete toplayarak büyüklerimizden aferin ve ödüler alırdık.

Gölgesi Sohbet ve Serinleme Yeri Olan Zeytin Ağacım…

Evimizin hemen üstünde, Soluktaşı olarak adlandırılan yassı bir kayanın üzerinde yer alan asırlık zeytin ağacı, gölgesinde insanların sohbet ettiği, serinlediği, tütün dizdiği, köy bekçilerinin bağırarak ilanda bundukları bir mekândı. Bu yüzden mekan açısından sosyallik içermekteydi. Zeytin ağacı olmasa oraya kimse gelmezdi.

Kurtuluş Savaşı Hikâyelerini Bu Zeytin Ağacının Altında Dinledim…

Biz çocuklar ağacın gölgesi altında oynarken ihtiyarlarda zeytinin altındaki kayanın üzerine oturarak serinlerler ve hemen hemen hepsi Kurtuluş Savaşı gazisi olduğu için birbirlerine savaş anılarını anlatırlardı. Bizlerde bazen oyunu bırakır bizim için masal gibi gelen bu hikâyeleri can kulağıyla dinlerdik. Birçoğu hala hatırımda olan bu hikâyeler bende özellikle Araplara karşı önyargı oluşmasına neden oldu.

Amcam rahmetlinin de içlerinde yer aldığı ihtiyarlar 1960’lı yılların ortalarında aradan 40 yıldan fazla bir zaman geçmesine rağmen başlarından geçenleri anlatırken yaşadıklarının etkisinde kalarak gözyaşlarını tutamazlardı.

Onları üzen ne açlık, ne de yokluktu. Onları kahreden Arabistan çöllerinde, insanlık dışı davranışlarına tanık oldukları (kendilerini ”Kavm-i Necip” olarak nitelendiren din kardeşimiz) Arapların ihanetiydi.

Zeytin Ağacı Kimseye Ait Değildir, Onun İçin Zeytinime Dokunma.

Zeytin, imparatorların tacı, barışın simgesi, kutsal kitaplarda yer alan mitolojik ağaç. Binlerce yıldır Akdeniz Havzası’nda yaşayan insanların temel besini ve geçim kaynağı, gerek yağ olarak gerekse kahvaltılık olarak sofralarımızın vaz geçilmezi asırlık ağaç. Yaz kış dökülmeyen yapraklarıyla dağlarımızın yeşil süsü, oksijen kaynağı. Meyvelerinin posasından yakacak olarak yararlandığımız, gölgesinde insanların serinlediği, İlyada Destanı’nda Homeros’un kulağına: “Herkese aitim ve kimseye ait değilim. Sen gelmeden önce buradaydım ve sen gittikten sonra da burada olacağım…” diye fısıldayan ulu ağaç. Bir ananın yavrularına sarılıp kucaklaması gibi, kökleriyle toprağı sarıp sarmalayan, yaşlanınca yeniden çıkan filizleriyle kendini yenileyen, bin yıla yaklaşan uzun ömründen dolayı “ölmez ağacı” denilen ulu ağaç…

Zeytinsiz Kalmak…

Bodrum Mazı Köyü olarak geçen yıl (Ağustos 2021) çıkan yangında zeytin ağaçlarımızın %90’ını kaybettik. Bu durum o bölgede yaşayan insanlar için çok büyük bir travma. Yüzyıllardır kendi ağaçlarından elde ettikleri zeytin ve zeytinyağını tüketen insanlar zeytinsiz kaldı. Uğradıkları ekonomik kaybın yanında kendi ihtiyaçları olan zeytini ve zeytinyağını satın almak zorundalar.

Mazı yöresinde yaşayan insanlar, yangınla kaybettikleri zeytinlerin acısını unutmadan zeytinliklerin de yer aldığı tapulu arazilerine konan şerhlerle karşı karşıya. Bu hukuksuzluğa dur diyoruz. Mazı halkı tıpkı Akbelen’de olduğu gibi bu karara karşı direniyor. Lütfen zeytinliklerimiz ranta kurban edilmesin. Hukuksuz şekilde konulmuş olan tapu şerhleri kaldırılsın.

Zeytinliklerin imara açılması yasa tasarısı meclis genel kurulundan dokuz kez görüşülüp geri çekilmişti. Yasayla yapamadıklarını şimdi genelgeyle yapmak istiyorlar. Maden gerekçesiyle dağlarımızın yeşil örtüsü ormanlarımız tahrip edilmiş, dağlarımızın karınları deşilmiş durumdayken, şimdi de zeytinlikler maden sahası yapılmak isteniyor.

Oysa madenler kısa ömürlü. Maden bittiğinde tahrip edilmiş bir doğayla karşı karşıya kalacağız. Tahrip edilmiş orman örtüsü ve zeytinliklerimiz geri gelmeyecek. Daha önce ranta kurban giden ve bir daha geri gelmeyecek tarım arazilerimiz gibi zeytinliklerimiz de madene feda edilip, heder olmasın. Onun için ZEYTİNİME DOKUNMA!!!

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.