Bodrum Gündem

Ecevit’le Kılıçdaroğlu arasındaki fark, bir anı

İsyanım, 9 Haziran Cuma günü başladı.

Ana Muhalefet Partisi, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, seçimlerden sonra ilk kez Sözcü TV’ye çıkacaktı.

Neden Sözcü TV’yi tercih etti, bilmiyorum. Saat 20.45’de başlayacak programdan önce, Ana Haber Bülteni vardı.

Sözcü TV ile yeniden ekranlara dönen Fatih Portakal’ın, Kılıçdaroğlu ile ilgili “eleştirileri” her günkünden daha farklıydı.,

O gün, dozu daha da arttırmıştı. İstifa etmediği için Kemal beyi “pişkinlikle” suçlamaya başladı. Fatih, Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Sözcü TV’nin misafiri olduğunu” unuttu diye düşündüm.

Kılıçdaroğlu, Sözcü TV’nin programcıları ile birlikte Fatih Portakal’ı izliyor, Fatih ise hız kesmeden “Kemal Bey istifa” sloganlarına devam ediyordu.

Kemal beyin yayına çıkmasına 25 dakika kalmıştı.

Fatih Portakal’la Ana Haber, iki kez reklama gitti. Reklam arasında Kanal üst yönetiminin, Fatih’i uyardığını sanıyorum. Kılıçdaroğlu’nun Sözcü TV’nin “misafiri” olduğu ve “misafire saygı” duyması gerektiği hatırlatıldı gibi geliyor

Reklam sonrasında Fatih Portakal’ın yüzü düşmüştü, gergindi. Ana haberi erken kapattı ve ayrılırken de “Allah kısmet ederse, Pazartesi günü birlikte oluruz” diye, gerginliğin boyutunu anlatan bir cümle ile veda etti.

Kemal bey, programı niye iptal etmedi?

Kılıçdaroğlu, Fatih Portakal’ın bu hakaretleri karşısında, programı iptal etmeyi, Sözcü TV’ye çıkmamayı düşündü mü, bilmiyorum.

Veya kurmayları CHP Genel Başkanı’na “programa çıkmayalım” telkininde bulundu mu, onu da bilmiyorum.

CHP Genel Merkezi’nin bu tür “refleks”lerinin olmadığını ise iyi biliyorum.

Yine de ekran karşısında, “Kemal Bey programa çıkmamalı” diye aklımdan geçirdim.

Ama, öyle olmadı.

Kemal Bey, seçimlerden sonra ilk kez konuşmak için Sözcü TV’yi tercih etti. “Misafir” olduğu kanalda, CHP Genel Başkanlığından istifaya davet edildi, “pişkinlikle” suçlandı.

Kemal Kılıçdaroğlu bütün bunlara aldırmadan o ekrana çıktı ve çalışanların sorularına yanıt verdi.

Benzeri bir olaya Bülent Ecevit’in yaklaşımı…

Gelin bir de CHP Genel Başkanlığı da yapan eski Başbakanlardan Rahmetli Bülent Ecevit’in penceresinden bir bakalım.

Çok daha hafif bir manşet yüzünden Başbakan Bülent Ecevit ne yaptı?

Bizzat, benim başımdan geçen bir olayı anlatacağım.

Yıl 1999,

Bülent Ecevit, Başbakan.

Cem Uzan’ın sahibi olduğu, STAR TV’nin Ankara Temsilcisiyim. Aynı zamanda, benim yaşımdakilerin hatırlayacağı efsane, “Kırmızı Koltuk” programını yapıp sunuyorum.

Star TV Haber Genel Yayın Yönetmenliğini Gazeteci dostum, Ümit Aslanbay yapıyor. Uzan’a ait olan STAR Gazetesi’nin Genel Yayın Müdürü ise Fatih Çekirge.

Olay bu isimler arasında yaşandı.

STAR TV Ankara Temsilciliği görevine başladıktan kısa bir süre sonra, Başbakan Bülent Ecevit’i STAR TV’de canlı yayına alabilmek için çalışmaya başladım.

Bu bir “İlk” olacaktı. Ecevit, daha önce Cem Uzan’ın sahibi olduğu STAR TV’ye çıkmamıştı. Bu konuda meslektaşlarımdan gelen teklifleri de geri çevirmişti.

Gazeteci kökenli Başbakan Bülent Ecevit’in, “bir muhabir” olarak beni sevdiğini hissederdim. Bülent bey, fırsatını bulduğum yer ve zamanlarda benim sorularıma cevaplar verir, hiç geri çevirmezdi. Beni sevdiğini de böyle anlamıştım.

Bu nedenle ısrarla Bülent beyi STAR TV’ye davet ettim. Kısa bir süre sonra da bu çağrılarım karşılığını buldu.

Başbakan Bülent Ecevit, STAR TV Ana Haber’e gelecek ve benim sorularımı yanıtlayacaktı.

Çok mutluydum.

Haber Genel Yayın Yönetmeni Ümit Aslanbay ve o tarihte ismini hatırlayamadım Genel Müdürümüze haber verdim.

Onlar da mutlu oldu. Bir ilki başarmış olacak Bülent Beyi STAR TV’ye getirmiş olacaktım.

İki gün öncesinden STAR TV ekranlarından tanıtımlar dönmeye başladı. İzleyicinin ilgisini arttırmak için her yolu denedik.

Hatta, haber merkezine yeni koltuklar bile aldık. Bülent beyi, kırmızı koltuğa değil ama ergonomik koltuklara oturtacaktık.

Bülent beyle, teke tek röportajımız haber bülteni süresi kadar yani, yaklaşık 50 dakika sürecekti.

Beklenen gün geldi.

Bülent Beyin geleceği gününün sabahı büroya erken gittim. Masamın üzerindeki gazeteleri okumaya, grubumuza ait STAR Gazetesi’nden başladım.

Manşet, beni huzursuz etti. Bu da yapılır mı, diye düşündüm.

Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un bir sözünü gazete yönetimi, Bülent beyin STAR’a geleceği gün manşete taşımıştı. Manşette aynen şöyle deniliyordu.

DURMUŞ, “ECEVİT SOKAĞA NASIL ÇIKACAK?”

Ecevit” sokağa nasıl çıkacağım” diyerek programı iptal edebilir miydi, bilmiyorum.

Hemen Ümit Aslanbay’ı arayarak, “bu manşet niye bugün atıldı acaba? Ecevit bu manşete kızıp programa çıkmayabilir” diyerek endişelerimi aktardım.

Aslanbay’ın bir günahı yoktu. Manşeti, Fatih Çekirge yönetimi atmış. Hem de Bülent Ecevit’in canlı yayın için kardeş kuruluş STAR TV’ye geleceği günü seçmişti.

Kasıt veya kıskançlık var mıydı bilmiyorum. Ama aklımdan da geçmedi değil.

O andan itibaren Cem Uzan’ın üst yönetiminde telefonlar çalışmaya başlamış ve “durum değerlendirmesi” yapılmaya başlanmıştı. Üst yönetim, beni de arayarak Başbakan Ecevit’in arayıp aramadığını soruyordu.

Birkaç saat sonra korktuğumuz başımıza geldi.

Öğle saatlerinde Başbakan Bülent Ecevit aradı. Bağlanmasını beklerken içimden “eyvah, iptal edecek” dedim.

Bülent Bey, “Sayın Varol” diye konuşmasına başladı. STAR Gazetesi’nin, “Ecevit, sokağa nasıl çıkacak?” manşetini gördüğünü söyledi.

Bülent Bey bütün nezaketiyle, “Sayın Varol, bu durumda akşam sokağa çıkıp STAR TV’nin canlı yayınına nasıl geleceğim?” diye sordu.

Ardından, “içime sindiremiyorum” diye ekledi.

Ne cevap vereceğimi bilemiyordum. Cem Uzan’a ait olan STAR Gazetesi ile STAR TV’nin, bağımsız iki ayrı yayın organı olduğunu, ayrı yöneticileri ve yayın kurulu olduğunu anlatmaya çalıştım.

Bülent Beyin, “Peki neden bugün? Yayına geleceğim gün bu manşet atılır” sorusuna ise, iki yayın grubu üst yönetimi arasında, “bir kasıt veya kıskançlık” olmadığını tahmin ettiğimi belirttim. Ama sözlerime kendim de inanmıyordum.

Başbakan Bülent Ecevit de bana, “Beni bu yayın kuruluşlarının sahibi ilgilendirir. Muhatabım da odur. Ama bir kez daha arkadaşlarımla konuşup durumu değerlendireceğim” diyerek telefonu kapattı.

Evet, korktuğum başıma geliyordu. Ecevit yayına çıkmayacaktı. Sırf ben ısrar ettiğim için bir kez daha bakanlarla görüşecekti.

Başbakan’la yaptığım bu görüşmeyi, harfiyen üst yönetime aktardım. Kardeş kuruluşta bu manşet atılırken, Bülent Beyin hassasiyetinin neden dikkate alınmadığını sordum.

Ortalık bir kez daha karışmış, yurt dışında bulunan Cem Uzan da bilgilendirilmişti. O ana kadar beni aramayan STAR Gazetesi Genel yayın Yönetmeni Fatih Çekirge, telefonla arayarak, “bu iş nasıl oldu, başından itibaren bana anlatsana” dedi. Ben de Bülent beyi nasıl canlı yayına devat ettiğim, kabul ettiğini ve bugün de yayına geleceğini anlatmaya başladım.

Fatih Bey hiç araya girmiyordu. Yurt dışında bulunan Cem Uzan’a olayı birinci ağızdan dinletti sanırım.

“Bakanlarla birlikte içimize sindiremiyoruz.”

Canlı yayına çıkacağı için ana haber bültenine haber hazırlamamıştık. Ancak Başbakanla görüştükten sonra, gelmeme ihtimaline karşılık, yeniden haberler hazırlamaya başladık.

Öğleden sonra Başbakan Bülent Ecevit bir kez daha aradı.

“Sayın Varol, bakan arkadaşlarımıza bir kez daha konuştuk. Ancak hiçbirimiz içimize sindiremiyoruz. Aynı patrona ait iki ayrı yayın organında bir Başbakana reva görülen muameleyi içimize sindiremiyoruz” dedi.

Ecevit, canlı yayın programını iptal etti.

Cem Uzan’a ait STAR TV’de canlı yayına çıkacağı gün, aynı patrona ait STAR gazetesi, “Ecevit sokağa nasıl çıkacak” manşeti attığı için.

Hangisi doğru siz karar verin.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

  1. Özgen KEMAL dedi ki:

    Ecevit’i ikna edebilmeyi başarmak her şeye rağmen size düşerdi…
    Manşeti atan yan kuruluş gazetenizin gerekirse karşısında olma pahasına,Ecevit’e yanında olduğunu hissettirerek gelmesini sağlayabilirdiniz…”Siz benim konuğum olacaksınız” diyerek…
    “Hem aslanlar gibi de sokağa çıkarak,Star Gazetesi’ni çürütmüş olursunuz” diyerek…
    Bu hususta fazla bir çaba sergilemediğiniz gibi bir intiba bırakmaktasınız…
    Sn Ecevit nazik bir insandı…
    Örneğin “geleceğinizi reklamlarla Türk Halkına bildirdik,siz de gazetecilikten gelmesiniz,durumumuz nice olur,halka yalancı durumuna düşmeyelim” gibi söylemlerinizde,kendisiyle kısa süreli de olsa yüz yüze sohbetleri olmuş biri olarak sanmam ki gelmemezlik etsindi…
    Israr etseydiniz,sizi sanmam ki kırsındı…