Bodrum Gündem

Ölüler Dağı’nda Bir Gece Vakti

Kragos dağı.
Likya dilinde Pinale
Ya da Pinara.
Oval demek.
Gerçekten de oval bir alana kurulmuş fantastik bir Likya kenti.
Halk arasındaki adıyla ölüler dağı.
Bugünkü Babadağ.
Likya’nın başkenti Xanthos’ta nufüs artınca köyün yaşlıları karar vermiş.

“Bizler savaşamıyoruz, bizler üretemiyoruz. Çocuklarımız ve torunlarımız kent hizmetlerinden daha iyi yararlanması için gitmeliyiz.”

Ve gitmişler.
Xanthos’u terk edip, Pinale’yi kurmuşlar.
Kragos dağını kendilerine mezar yapmışlar.
Beni her zaman çok etkileyen yerlerden biri burası.

Ne ilginç biliyor musunuz?
Elin oğlu uzak diyarlardan sırf bu kenti görmek için geliyor, bu ülkenin çocuklarının Pinale’den haberi yok.

Bir dağ düşünün.
Üzeri delik deşik.
Binlerce kaya mezarı var.
Acaba hangi mezar ustaları açtı bu delikleri?
Hangi aletleri kullandılar?
Kimler yattı o mezarlarda acaba?

Likyalılar onurlu insanlardı.
Teslim olmayı asla kabul etmeyen insanlar.
Teslim olmak yerine topluca intiharı edecek kadar özgürlüklerine düşkündüler.
Hani Nazım Hikmet der ya.
“Mesele esir düşmekte değil, teslim olmamakta bütün mesele.”
Likyalılar böyleydiler. İki kez onurları için öldüler.
Bir Pers istilasında, bir de Roma kuşatmasında çocuk çoluk tüm halk kendilerini yaktılar.
Düşmana ne ganimet, ne esir bıraktılar.
Ve mermerin üzerine şunları yazdılar.

“Evlerimizi mezar yaptık,
Ve mezarlarımızı kendimize ev.
Evlerimiz ateşe verildi,
Ve mezarlarımız yağmalandı.
Yüksek tepelere sığındık,
Yerin dibine saklandık,
Su içinde gizlendik,
Geldiler ve bizi buldular.
Bizi yaktılar ve yok ettiler,
Bizi yağmaladılar.
Ve biz,
Analarımızın uğruna,
Kadınlarımızın uğruna.
Ve biz,
Onurumuz uğruna,
Ve özgürlüğümüzün.
Biz, bu toprakların insanları,
Topluca intiharı aradık
Arkamızda bir ateş bıraktık,
Hiç sönmeyecek.”

Gece olsa bile ayrılamıyor insan buradan.
Gökyüzü yıldız yorgan.
Ay ışığı mezar odalarına vururken, vadiden gelen rüzgar sesi bu mezarlarda yatan binlerce onurlu Likyalı’nın çığlığı gibi.
Kamp ateşinin kıvılcımları samanyoluna yükseliyor.
Yanan odunun çatırtısı, domuz ve tilki seslerine karışıyor.
Ve insan zamanın ötesine gidiyor.
Acaba yüzyıllarca böyle ateş başında kaç Likyalı dua etti?

“Ey tanrı Kakasbos.
Biz Pinaleliler çocuklarımız ve torunlarımızın daha rahat yaşayabilmesi için evlerimizi mezar, mezarlarımızı ev yaptık.
Artık çocuklarımız ve torunlarımız sana emanet.
Duy sesimizi.”

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.