Bodrum Gündem

Muğla’nın Hukukçu Milletvekilleri Atakta

Emin Varol/Ankara

CHP’nin Hukukçu Muğla Milletvekilleri Gizem Özcan ve Cumhur Uzun, Adalet Bakanlığının 2024 yılı bütçesi üzerinde yapılan müzakerelerde, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’u soru yağmuruna tuttu.

Plan ve Bütçe Komisyonu’nda söz alan CHP Muğla Milletvekili Avukat Gizem Özcan, Adalet Bakanı Tunç’a, “İki Türkiye’yi” anlattı:

“Neden ‘İki Türkiye’ diyorum? Biri, saraylıların ülkesi. Orada, hukuk tanımazlık var, korunup kollanma var, karanlık odaklar var, uyuşturucu var, kara para var.

Diğer Türkiye ise; yoksulların, ezilenlerin, alın terinin hakkını alamayanların ülkesi. Orada, geçim derdi, kadın cinayetleri, iş cinayetleri, itiraz edince yenilen biber gazı, gözaltı var. Adaletin kılıcı da terazisi de bu iki Türkiye’de farklı işliyor.”

İki Türkiye’den acı fotoğraflar..

Özcan, Hrant Dink’i öldüren Ogün Samast’ın serbest bırakıldığını da eleştirdi ve Adalet Bakanı Tunç’a, “ neden karanlık odakların üzerine gidemiyor sunuz? Diye sordu.

“Sayın Bakan, bir bebekten katil yaratan karanlığı sorgulamadan, hiçbir şey yapılamaz. Samast bir tetikçiydi, cinayeti tertipleyenler ise aramızda.

Sayın Bakan, görevini paranın sıcaklığında feda edenler kamuoyu vicdanını rahatlatacak cezalar almadıkça, adalete güveni tesis edemeyiz

İşte, Zeren Ertaş ve Zeren’in babasının ağzından dökülen sözler: “Ben devlete inancımı kaybettim.”

Sadece asansör kazası mı? İşte, Amasra’daki maden kazası… Neden yüreğimize su serpecek kararlarla geleceğe güvenle bakmamız sağlanmıyor? Bunlar olmadığı müddetçe daha çok insanımız maalesef ki adalete olan inancını kaybedecek.

Burak Oğraş kardeşimiz 2011 yılında staj yaptığı Antalya Rixos Otelinin havuzunda, stajın bitmesine on beş gün kala, şüpheli biçimde hayatını kaybettiğinde sadece 16 yaşındaydı.

Ulusal Kriminal Büro verdiği bilirkişi raporunda soruşturmada toplanması gereken delillerin toplanmadığını söyledi. Buna rağmen, Oğraş’ın ölümü intihar gibi gösterildi. Neden? Çünkü o otelin sahibi FETÖ borsasıyla anılan iş insanı.

Aile on iki yıldır yılmadan adalet mücadelesi veriyor. Sağ olsun, bir savcı dosyayı yeniden ele aldı ve Tamince’yi ifadeye çağırdı. Bu adımı olumlu görüyor, sonuna kadar gidilmesini talep ediyoruz.

Yıllardır bir mezar, bir mezar için her hafta nöbet tutuyor annelerimiz, onların adalet arayışına sessiz kalmayın Sayın Bakan.

Yine, Sinan Ateş’in ailesi ’Hangi karanlık odaklar canımıza kıydı?’ diye soruyor, ortaya çıkarmak da sizin göreviniz Sayın Bakan.

Sadece bu ay 4 üniversite öğrencisi canına kıydı. Onlarla yaşıt, lüks villalarda yaşayan ve lüks otomobillerden inmeyen sosyal medya fenomenleri kara para akladığı için gözaltına alındı.

İşte, iki Türkiye’nin acı bir fotoğrafı. Bu kimin parası? Bu kara para kimin parası? Buna cevap vermedikçe Uluslararası Mali Eylem Görev Gücünün gri listesinde kalmaya maalesef ki devam edeceğiz. Neden Uluslararası Mali Eylem Görev Gücünün istediği yasal adımları atıp ülkemizi gri liste ayıbından kurtarmadınız?

Millî Eğitim Bakanlığının eylül ayında okullara gönderdiği bir genelgeyle okul öncesi öğrenciler için başlatılan ücretsiz öğle yemeği uygulamasına son verdiğini biliyoruz. Ülkemizde çocuklarımızın yüzde 87’si et ve balık yiyemiyor, yüzde 50’si meyve tüketemiyor, yüzde 42’si peynir ve süt tüketemiyor. Böyle bir ortamda, iktidarınız, çocuklara 1 öğün yemeği çok görüyor. Siz de bizim, çocuk hakları konusunda çok önemli adımlar attığınızı kabullenmemizi bekliyorsunuz. Nasıl inanalım Allah aşkına? Nasıl!”

Cumhur Uzun: “Yarım gerçek, yalanın tam da kendisidir.”

CHP’nin hukukçu Muğla Milletvekili Cumhur Uzun da, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yüzüne, “Siz, Anayasaya sahip çıkmayan bir Adalet Bakanı oldunuz!” dedi.

Cumhur Uzun, şöyle devam etti:

“ Şimdi size soruyorum;

Yaşanan yargı krizine ilişkin; hukukçu kimliğiniz ve yaptığınız anayasaya Sadakat yemininiz tahtında, 153. madde çerçevesinde Anayasa Mahkemesi kararının sizi bağladığı gibi, Yargıtay 3 ceza dairesine de bağladığını ve buna aykırı bir davranışın asla kabul edilmeyeceğini beyan ve ifade edecek misiniz?

Anayasa Mahkemesi-Yargıtay krizi

Yüz Yıllık Cumhuriyet tarihinde yargı dünyamızda hiç olmayan oldu ve yüksek yargıda hiç de gereği olmadığı halde bir kriz yaşandı ve Yargıtay 3 Ceza Dairesi Anayasa mahkemesinin hak ihlali kararına rağmen kendi varlık sebebi de olan Türkiye Cumhuriyeti anayasasını tanımadığını anayasanın 153 maddesinin Amir hükmünü yok sayarak anayasaya aykırı davrandı.

Bu durum karşısında size adalet bakanı olarak kanun sorulduğunda, yargıtay 3 Ceza Dairesi kararının kabul edilemezliğini anayasa hükmünün açık olduğunu ve bu durumda Yargıtay üçüncüyü ceza dairesinin yapması gerekeni yapmayarak Anayasaya aykırı davrandığını hukuka uygun şekilde beyan ile Anayasaya aykırı davranışı eleştirmeniz olduğu halde siz; Yüksek yargı makamlarının birbirleriyle olan ilişkilerinde astlık üstlük ilişkisi olmadığını belirtmekle yetindiniz.

Yarım gerçek, yalanın ta da kendisidir. Sizin beyanınızda geçen ‘yüksek yargı makamları arasında astlık üstlük ilişkisi yoktur’ beyanı, yaşanmakta olan kriz ortamında yarım gerçek ifade etmekle yalanın tam da kendisini oluşturmaktadır.

Kutsal kitabımızda, ey iman edenler “namazdan uzak durun” der. Ne zaman? Sarhoşken, ne söylediğinizi bilinceye kadar.

Siz bu cümleyi yarım söylerseniz, bu tıpkı sizin yaptığınız gibi yarım gerçek olur ve bu yarım gerçek yalanın tam da kendisi olur.

Oysa sizin bu krizde anayasanın 153. maddesinde Anayasa Mahkemesi kararının yargı dahil tüm makamları bağladığını belirterek yapılması gerekeni, anayasa Mahkemesi kararına uyarak anayasamıza sahip çıkmanız şeklinde gerçeğin tamamını ifade etmek olmalıydı.”

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.