Bodrum Gündem

BODRUM, BODRUM DEDİKLERİ..

13.03.2010
0
A+
A-

Bodruma ilk gelişim 1979 yılında, üniversite son sınıf öğrencisi iken bir sınıf arkadaşımla birlikte oldu.


Bodrum’a ilk gelişim 1979 yılında, üniversite son sınıf öğrencisi iken bir sınıf arkadaşımla birlikte oldu. Sırt çantalarımıza sokuşturduğumuz uyduruk bir çadır ve uyku tulumları ile Ankara’dan otobüsle yol çıktık. Bodrum’da otobüsten inip bir dolmuşa bindik, Gümbet’de indik. Uçsuz bucaksız boş alanlar… Sahile yakın bir otelin sol tarafındaki çok büyük bir arsayı boylu boyunca yürüdük, denize yakın bir yere altı bile olmayan çadırımızı kurduk, içine uyku tulumlarını serdik, oldu sana bir saray…Önümüz deniz, ardımız bomboş bir arsa, karışan görüşen yok. Karnın acıkınca arsayı geçip caddeye çıkıyor ve biraz yürüyorsun köfteci, kebapçı, bakkal var tek tük. Keyfimiz tamam.


 


Sanırım o çadırda 4 gün falan kaldık. Tek anımsadığım yer Bodrum kalesi ve sağımızda uzakta duran otel binası. Kalede çektiğimiz renkli fotoğraflar hala durur.


 


Güzel günlerdi. Gündüz denize gir çık, çık, güneşin altına yat… Duş olmadığı için tuzlu tuzlu otur. Gece olunca önünde deniz, etrafta hemen hiç ses yok, gökte yıldızlar, bizim çadırda zaten ışık yok, uzaktan gelen müzik sesleri… Bakkaldan aldığımız şarap ve köfte ekmekle kamp keyfi…Etrafımızda köpekler, sivrisinekler.. Gençlik işte…


 


İkinci  gelişim ise  1987 veya 1988 yılında idi yanlış anımsamıyorsam. Eşimle birlikte mütevazı bir bütçe ile bir Akdeniz gezisi planladık: Bodrum’a ineceğiz, orayı seversek biraz kalacağız. Sonra oradan asıl konaklama yerimiz Belek’teki “Turban” tesislerine geçeceğiz kıyı şeridinden. O zamanlar devletin Turizm Bankası memurları ucuz tatil yapsın diye toplama kampı benzeri tatil köyleri yapmıştı sağda solda. Belek’de, şimdi tatil köylerinin bulunduğu alanda da bu tesislerden biri vardı işte. Ufak bir otomobilimiz var güç bela aldığımız; bir yaz günü sabahı ona atladık ve birisi henüz yürümeye bile başlamamış iki küçük çocukla yola çıktık. Saatler süren bir yolculuktan sonra gece yarısı dağların arasından yorgun argın Bodrum’a girdik. Her yer karanlık. Şimdi nerede olduğunu bile anımsamadığım, aile büyüklerimiz aracılığı ile önceden ayarlanmış bir pansiyonu karanlık sokaklarda güç bela bulduktan sonra, uykulu ev sahibini güçlükle uyandırmış ve kendimizi bir odaya atmıştık. O yıllarda cep telefonu vb cihazlar henüz hayal bile değildi ve bugün,  13 saat süren yolculuktan sonra gecenin karanlığında, yol yorgunluğundan perişan bir durumda o pansiyonu nasıl bulduğuma hala şaşarım. O yıllar öyle idi işte.


 


Bitap durumda yastığa baş koyduğumuzda saat 03:00 idi ancak uyumak mümkün olmadı; beyaz duvarların ötesinden gelen horultulardan büyük kızım korku ile yanımıza geldi ve küçük de ağlamaya başladı. Öylesine güçlü sesler…Güçlükle kızları uyutmaya çalıştık, ancak biz de aynı nedenle uyuyamadık ve güneş doğarken sızdık sonunda.

Indocin no prescription buy Plavix online

 


Ertesi gün şimdi anımsamadığım bir yerlerde uykusuz ve yorgun gözlerle gezindik. Eşime ve çocuklara 1979 yılında çadırla konakladığımız yeri bulup gösterdim. Kalacak başka yer bulalım istedik ama olmadı. Bilmediğin bir yer, sorduğumuz tüm pansiyonlar ya dolu, ya da 3-5 gün için yer veren yok..  Bir gece daha konakladık ve çaresiz ertesi gün sabah erkenden kaçarcasına Bodrum’u terk ettik Marmaris’e doğru.


 


Bodrum’a üçüncü  gelişim 0n yıl sonra oldu, sanırım 2007 de. 1979 da çadır kurduğum  yeri ve pansiyonu aramadım bile. Daha doğrusu, çadır kurduğumuz yeri arama niyeti ile  Gümbet’e gittim ama otomobil ile Gümbet’e girince anında vazgeçtim aramaktan. Hiçbir yeri tanımak mümkün değildi.. Üçüncü geliş İlkbahar’ın yağmurlu fırtınalı günlerine denk gelen bir seri çalışma ziyareti idi. Bodrum’dan hiçbir şey anlamadım. Hemen her yer kapalı, hava berbat. Tek aklımda kalan fırtınalı, yağmurlu bir akşamda Halikarnas’da, bir balıkçıda yediğim balık ve lokantanın kendisidir. Hani Zeki Müren’in evinin bulunduğu sokağın sonundan sağa dönüp aşağıya inen kısa bir yol vardır. O yokuş bitince sol tarafta ağaçlar başlar,  sonra sahil ve yol kaleye kadar gider. İşte o yolda fazla ileri gitmeden hemen sağdaki restoran.  Hala oraya giderim. 2007 yılındaki bu ziyaretlerin sonuncusu bahar sonuna denk gelince Bodrum bana bir başka yüzünü göstermeye başladı. Şehir henüz boş, her yer ter temiz, deniz güzel, deniz ürünleri ve güzelim Ege otları çıkmış, servis güzel, şehir güzel…Gerçi dağlardaki taş yığınları biraz tuhaf kaçıyordu ama bana ne idi? 


 


İşler tamam olup da eve geri dönerken buraya tekrar gelmeliyim dedim, başka bir şey değil.


 


Nitekim geldim de tekrar, tekrar ve tekrar. Bu gelişlere 4. dönem Bodrum gelişleri diyorum. 2008 yılındaki bu son dönemde Gümüşlük’de de bulundum. 4. dönem beni şok eden gözlemler dönemi oldu. Basına yansıyan, yansımayan pek çok şeyi kendi gözlerim ile gördüm. Ziyaretler gündüzlerin çok uzun olduğu yaz dönemine rast geldi ve sık sık tekrarlandı. Çalışma saatleri dışında Bodrum’un, o herkesin bildiği yaz yüzünü de görme fırsatım oldu. Sadece Bodrum’u değil, Milas ile Bodrum arasındaki yolu ve çevresini de gördüm bol bol.


 


Hala Bodrum’a tekrar gelmek istiyor muyum? Evet, ancak bazen ve bazı yerlerde, yörelerde gözlerimi kapatmak ve etraftakileri görmezden gelmek kaydı ile.  Bodrum Kuşadası’nın başka türü bir canavar şimdi, gören gözlere.  Kuşadası’ndan hiç hazzetmiyorum, ama canımı çok sıkan yönlerine karşın Bodrum, Bodrum işte…


 


Yıllarca gazetelerde okuduğumuz, TV de yapış yapış görüntülerini izlediğimiz Bodrum’u bir türlü bulamadım ben. Hani o sabahlara kadar içilen, İstanbullu vatandaşlarımızın ve ünlülerimizin her türlü çılgınlığı yaptığı söylenen Bodrum’u bulamadım?. Bodrum’un bu bilinen ve görüştüğüm Bodrum’luların  hiç de hoşlanmadığını anladığım bu yüzünü ben bulamadım, çünkü aramadım. Bodrum küçük bir tatil kasabası gibi, büyük bir şehir gibi, köy yaşantısı ile büyük şehir yaşantısının iç içe geçmeye çalıştığı bir garip yer! Denize arkanı dönüp dağlara doğru bakarak başını yüz seksen derece çevirince  bir hilkat garibesi betonlaşma,  ara sokaklara dalınca şirin Bodrum. Bodrum nedir?  Çılgınca bir tatil geçirilebilecek yöre mi, gerçek bir tatil geçirilebilecek yöre mi,  tarihi dokusu ile öne çıkan bir yer mi, turizm merkezi mi? Nedir Bodrum?


 


Bodrum’u sevdim ben, gözümün önünden hiç gitmeyen Gökova-Akyaka’dan sonra gitmek için can attığım ikinci yer, sırf iş için gelip gidiyor olmama rağmen…Ama Bodrum’u ben anlayamadım? Anlayanlar vardır mutlaka; ben neden anlayamıyorum?


buy Dapoxetine  


 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.