EFSANE Mİ, DEĞİŞİM Mİ?

         Hayallerimizde yaşatmaya çalıştığımız efsane mi, yaşadığımız dünyayı değiştirmek mi önemli?

        Son günlerde özellikle 1 mayıs 77 olayları üzerinden solda sürdürülen tartışmaların yanıtı sanırım bu soruda gizli?

albuterol price         Kimi zaman duygularımız, aklımızın önüne geçiyor ve geçmiş hatıralarımıza laf söyletmeme adına hatalarımız, yanlışlarımızla yüzleşmekten kaçınıyoruz.

        Bu kaçınma, bir anlamda geçmişte? nasıl olsa devrim yapacağız, bunlar önemli değil? diyerek sorunların ertelenmesi gibi kolaycılığa kaçmanın, gerçekleri görmezden gelme alışkanlığının farklı bir biçimiydi.

        Kimi ulusolcuların 12 Eylül yargılanmasına karşı itirazları ya da gelinen noktayı küçümsemelerinin altında yatan neden de bu saplantılı kompleksin bir başka tezahürü.

purchase Naltrexone         Darbecilerin yargılanması sürecinde ister istemez, o dönem derin devletin sol örgütleri nasıl kullandığı, bu konularda ne kadar deneyimsiz ve zaaf içinde olduğumuz gerçeği ortaya çıkacaktı.

        Mahallenin namusuna halel gelmesin diye düşünen ağabeyler! de her zaman olduğu gibi tozları halının altına süpürmenin daha doğru olacağını düşünüyorlar.

        Ama bilmiyorlar ki artık tozlar öyle çok birikti ki, halının altında yer kalmadı. En iyisi, halıyı hep birlikte silkeleyerek önce şu tozlardan kurtulmak gerek. Sonra da varsa lekeleri temizlemek, halıyı üzerinde oturulur hale getirmek, daha olmadı yeni bir halı almak!

        Eski Türk filmlerinde sıkça işlenen bir konudur. Zengin ailenin şımarık kızı; aşık olduğu gence yardımcı olmak için, onun haberi olmadan bazı ilişkileri ayarlar ve bizim yakışıklı birden bire başarı merdivenlerini tırmanır. İlginç olanı; bu başarının başını döndürdüğü genç, her şeyin kendi yeteneği ya da çabalarının sonucu olduğunu sanır.

        Yıllar sonra bir gün gerçek ortaya çıkınca, bunu hazmedemeyen esas oğlan bunalıma girer.

Aşık olduğu için yine de sevdiği kıza laf söyletmiyor ama kendisi de bir türlü bunalımdan çıkamıyor.

        Kimileri pek beğenmese ve kızsa da şu an solun içine düştüğü bunalım da sanki bu aldatılmış, yakışıklı ve aşık gencin durumuna benziyor.

        İnsan tutkuyla bağlandığı değerlere karşı aşık insanlar gibi davranıyor. Kendi sövse de saysa da, başkasına laf söyletmiyor.

        Hatta aşık olduğu kişinin başkasını sevdiğini hissettiğinde bile inanmak istemeyen kara sevdalılar misali, yüreği ateş içinde yansa da kendini aldatmaya, daha doğrusu avutmaya çalışıyor.

        Böyle davranıyor diye bu kişiye kötü insan diyebilir miyiz?

        Aksine, hayranlıkla karışık saygı da duyarız.

        Ancak bu hayranlık, saygı ve duygusal sahiplenme mevcut durumun gerçeklerle örtüşmeyen, yaşama denk düşmeyen sağlıksız, çarpık yanını gizlemeye yetmiyor.

        Her aklımıza düştüğünde yüreğimizi sıkıştıran, geçmişte tüm yaşamımızı etkilemiş, çoğu zaman kendimize bile söyleyemediğimiz pişmanlıklarımızı da içinde saklayan hatıralarımız bizleri öyle esir alıyor ki, o klasik filmlerin ünlü itirazı çıkıyor ağzımızdan.?nayır, nolamaz?..?

        İçinde yaşadığımız dünyanın tüm çirkinlikleri, sistemin açmazlarını bırakıp; tüm suçu kişi ve gruplara indirgeme yanlışlığı ne yazık bugün de, geleceğimizi belirleyen en belirgin bir olgu olarak yaşamımızı etkilemeye devam ediyor.

        Oysa dünya değişiyor, değerler ve ilişkiler farklılaşıyor, ihtiyaçlar, öncelikler, beklentiler?her şey değişiyor. Öyleyse insanlar da değişmek zorunda.

        Geçmişte umutlarımızı, şimdi rüyalarımızı süsleyen efsanelerimiz elbette önemlidir. Ama artık onları değerli bir tablo gibi yüreğimizin en güzel yerine asmanın zamanı gelmedi mi?

        Değişen, gelişen ve bir o kadar da çelişen dünyada tüm çelişkilerine, anlaşılmaz ilişkilerine rağmen bizlere düşen; efsanelerimizle avunmak yerine, bu yeni dünyaya kendimiz hazırlamak, yeni duruma uygun pozisyon almak olmalıdır diye düşünüyorum. Strattera without prescription

        Çünkü inanıyorum ki, dünyayı değiştirmek; hayallerimizde yaşatmaya çalıştığımız efsanelerimizden çok daha önemlidir.