Bodrum Gündem

Herkes Gider Mersine, AKP Yönetimi Ülkeyi Götürür Tersine

Herkes Gider Mersine, AKP Yönetimi Ülkeyi Götürür Tersine
31.10.2014
0
A+
A-

taskin_atilgan_bodrum_gundem Lasix no prescription taşkın_atılgan_bodrum_gundem_yorum buy Retin-A

purchasing Plavix Herkes Gider Mersine: Çağdaş Uygarlığa, AKP Yönetimi Ülkeyi Götürür Tersine: Ortadoğu’nun Çıkmaz Bataklığına ve Karanlığına!

Biz bu Cumhuriyeti niçin kurmuştuk?

Cumhuriyet ve Demokrasi, bu ülkeyi “Muassır Medeniyet” (çağdaş uygarlık) seviyesine yükseltmek için gerekli araçlardı. Çağdaş Cumhuriyeti korumak ve sahip çıkmak, temel ilkelerini anlamak ve özümsemekten geçer. Aksi takdirde, eski çağdışı düzene alışmış, ona çıkar bağlarıyla bağlı çevreler, köhnemiş düzenlerini, tarihte tekrar tekrar yaptıkları gibi, ayağa kaldırıp sürdürmek için her fırsatı kullanarak, yeni düzenin temellerine dinamitlerini yerleştirmeye ve yıkmaya hazır beklerler. Bu çevreler, Kurtuluş Savaşı sırasında (İngilizlerle işbirliği yapılarak düzenlenen Saltanat ve Halife yanlısı veya etnik ayaklanmalar) ve Cumhuriyetin kuruluş aşamalarında bile aktif yıkıcı çabalarını ve saldırılarını eksik etmemişler, fırsatları değerlendirmişler, hain pusularda hazır beklemişler ve uzun ve sabırlı çabalardan sonra iktidarları ellerine geçirmişlerdir.

Cumhuriyeti ve değerlerini ayakta tutmak, bilgili ve bilinçli bir Cumhurla mümkündür. Buna da, kendi tarihimizi ve dünya medeniyet tarihini, tam özgürlük ortamında, özerk kurumlarda ve üniversitelerde, sürekli araştırarak, irdeleyerek, tartışarak ve daha iyi anlayarak ve anlatarak ulaşılabiliriz. İnsanımız, karanlık güçlere, hurafelere, demagoglara, her türlü istismarcılara kul ve köle olmamalıdır; aklın, bilimin, özgürlüğün, demokrasinin ve aydınlanmanın kapılarını, bir daha kapanmamak üzere, sonsuza kadar açılmalıdır! Başka seçeneğimiz YOK!

“Amerikayı yeniden keşfetmeye gerek yok. Avrupa’da yüzlerce yıl din ve mezhep savaşları yaşandı. Onlar Aydınlanma Devrimiyle, Kiliseyi toplumsal sorunlardan (Kilisenin toplumsal sorunlara burnunu sokup, kendi bencil çıkarları ve kilise dogmalarıyla sınırlandırılmış, özgürlük düşmanı görüş açılarından bakarak toplumsal sorunlara el atmalarından, T.A.) uzaklaştırdılar ve kişinin dinini vicdanında yaşamasını sağlayan laik yönetim anlayışını geliştirdiler. Bunun sonunda halkın kutsal duygularını sömürme, din ve mezhep savaşları, vahşet, barbarlık ve yamyamlıklar sona erdi” (Prof. Dr. Süleyman Çelik; CBT, 24 Ekim 2014).

Bir “muassır medeniyetin” ulaştığı seviyeye bakın, bir de, AKP Yönetiminin bizi bulaştırmak ve sokmak istedikleri karanlık dünyaya; Ortadoğuda ki IŞİD, El Kaide, El Nusra, Taliban, Selefi, Wahhabi ve benzerlerinin çıkardıkları mezhep savaşlarına, yamyamlıklarına ve çökmüş veya başarısız devletlere (Suriye, Irak, Afganistan, Pakistan, Libya, Sudan, Yemen…), ve bu ülkelerde yaşamaya çalışan yüzlerce milyonluk, aç, sefil, işsiz ve cahil bırakılmış yığınların haline bakın!

Atatürk, binlerce yılın süzgecinden geçmiş, özümsenmiş, nesnel tarih okumalarına ve devlet deneyimlerine dayanan engin öngörü ve vizyonuyla, doğru çağdaşlaşma ve uygarlaşma yolunun: LAİK, DEMOKRATİK, SOSYAL HUKUK DEVLETİ olduğunu ve doğru dış siyasetin de “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” temel ilkesine bağlı olması gerektiğini görmüş ve Türkiye Cumhuriyeti’ni bu sağlıklı ve çağdaş temellere oturtmuştu.

AKP Yönetimi’nin “Osmanlı Restorasyonu” projesi ise, tarihi yanlış okumaktan veya bilmemekten kaynaklanan, Osmanlı’yı, “Avrupa’nın Hasta Adamı” yapan yağmacı, rüşvetçi, gasp, hırsızlık, yalan ve talan üzerine kurulmuş (ne kadar tanıdık!), aklı ve bilimi inkar eden, son üç yüz yıllık yıkılma ve parçalanma döneminde, Avrupalılara karşı girdiği her savaşı kaybeden, çaresizlik içinde, cehalet, rüşvet ve yolsuzluk bataklığında felç olmuş devlet yapısıyla, Avrupalı “Düveli Muazzama”nın (Büyük Devletler: İngiltere, Fransa, Rusya) elinde, onların çıkarlarına hizmet eden, kendi halkı (halk değil KUL demek daha doğrudur!) için parmağını oynatmaktan aciz bir duruma düşmüş, yoksul halkını soykırımlara terk etmiş (Balkanlardan ve Kafkaslardan milyonlarca insanımızın göçlere zorlanmaları ve katliamlara uğramaları), köhnemiş zihniyetin tekrar canlandırılması projesidir; uygar dünyanın çok iyi bildiği çıkmaz yoldur!

Bu projenin ilk adımlarından birisi de, AKP zihniyetinin modern medreseleri olan İmam Hatip Okullarında “Dindar ve Kindar Nesiller Yetiştirme” projesidir. Bu, Osmanlı’nın, 16. yüzyılda matematiği ve fen bilimlerini medreselerde tedrisattan çıkartarak yaptığı, Osmanlı İmparatorluğu’nda bilim ve teknolojinin sıfırlanmasına neden olan ve bunun neticesinde Avrupa güçlerinin elinde sömürgeleşmesine, fare gibi oynanmasına neden olan adımın yeni bir varyasyonudur!

Sayın Cumhurbaşkanı, bir inanç ve iman işi ve tartışılamaz ve sorgulanamaz dogmalar bütünü olan din ile gelişmesi, eleştirel sorgulamaya, dini dogmalarla sınırlanmamış özgür düşünceye bağlı olan fen ve doğa bilimlerini, “nasıl ki fizik, kimya, matematik zorunlu derslerse “din” öğrenimi de zorunlu olmalıdır” diyerek, karşılaştırıp karıştırarak, cehaletini ortaya koyuyor ve tüm ülkenin varlığını, Osmanlı’nın 400 yıl kadar önce yaptığı gibi, tehlikeye atıyor. Bu tehlikeyi çoğunluğumuz niçin göremiyor sorusunun yanıtı ise açık seçik ortadadır: AKP’nin ve benzer zihniyetteki seleflerinin, yıllarca uğraşarak, okulları “Dindar ve Kindar Nesiller Yetiştiren” laiklik düşmanı partilerin “arka bahçelerine” dönüştürmede elde ettikleri başarılarıdır!

Bu yolun çıkmaz yol olduğunu, sınırlarımızda ve ülkemizde fink atan terör örgütleri ve insan ciğeri yiyen vahşi yamyamları yaratan siyasetlerin ülkemizi getirdiği konumda, öğrencilerimize verilen uluslararası eğitim testlerinde (OECD PİSA testleri) en başarısızlar arasında olmamızda, bilim dallarından birinde bile kazanılamamış NOBEL ödüllerinde, innovasyon ve teknoloji alanındaki geriliğimizde, refah toplumundan çok uzaklarda olmamızda, demokratik hukuk devletini kuramamızda, vs. vs. açık seçik görmek mümkündür.

Bu felaket işaretlerini, daha da geç kalmadan, bir erken uyarı alarmı olarak almalı ve demokratik hak ve özgürlükler ve çağdaş uygarlık mücadelesi için safları sıklaştırmalıyız!

Dr. Taşkın Atılgan

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.