Bodrum Gündem

BİR ŞEYİN ZEALOT AVUKATI !

serdar-anlağan-yazıları-1“A zealous advocate of something!”

Bu cümleyi Türkçeleştirirsek eğer, yerleştiği metne göre: “bir şeyin ateşli-hevesli savunucusu”ndan “bir şeyin yobaz-fanatik taraftarı”na kadar değişebilir. Her zaman negatif bildirimdedir.

Burada anahtar sözcük İngilizce “zeal” ismi. Geç Latince’deki “zelus” ve o da Eski Yunanca’daki “zelos”tan geliyor, İngilizce’deki “jealous”a giden kıskançlık anlamında bir kök-sözcük.

“Zealous” bir düşünce, ideoloji veya eylemin ve özellikle dini inancın çok şevkli, gayretkeş, hevesli, inançlı taraftarı demek.

“Zealotlar” İ.S. 1.yy’da ve özellikle 66-70 tarihlerindeki 1.Roma-Yahudi Savaşında önemli rol oynamış bir politik harekete verilen isimdir. Bunların amacı Romalıların  “Yehuda Bölgesi” adını verdikleri bugünkü Filistin’deki topraklarda yaşayan Yahudi Halkını Roma İmparatorluğu’ndan savaşarak ayırmaktı.

Zealotlar’a İbranice’de “kana’im” adı veriliyor ve sözcük “öykünenler, aşırı hayranlar, takipçiler” manâsında ve fakat anlamı tam olarak : dinsel fanatik – aşırı dinci.

Meselâ halkı vaaz vererek Hristiyanlaştırmaya çalışan Evangelist papazlar tam olarak Protestan “zealotlar”ıdır. Bunlara Katolik Cizvit misyonerler, Budist keşişler, Yeni Çağ inançlarını yaymaya çalışan Ufocular gibileri ya da kendileri gibi düşünmeyen Müslümanları kâfirlikle suçlayan Tekfirciler de örnek gösterilebilir.

Zealot için Türkçe “inak” sözcüğü de bir karşılık olabilir. 19.yy Kadar “güvenilen kimse” anlamına gelen bu sözcüğe dil devriminden sonra “dogma-dogmacı” anlamı yüklenmiş.*

Modern anlamda bir zealot, hangi ideoloji, felsefe, din, yaşam tarzı(!) vs. olursa olsun, kendi savunduğunun, benimsediğinin dışında olana, karşıtına hiç bir müsamahâ göstermeyen ve reddeden, diyalektiğe kapalı, metafizik bir sabite saplanmış kalmış, aşırı tepki veren, ölçüsüz, dengesiz kişi demektir.

Yani, zealotları yalnızca dini fanatizm olarak anlamak eksiktir. Irkçılık unutulmamalıdır.

Burada dikkat edilmesi gereken “ırkçılık” tarifinin ilk evvelâ “Eski Okul” öğretisi doğrultusunda açıklanması gerekliliğidir. “Eski Okul”daki ırkçılık tarifi nettir. Köken ve deri rengi ile ilgilidir. Cinsiyet, felsefe veya fiziksel görünümle bağıntılı değildir.

Buna göre, “Dreams Of Freedom”ın üstadı, büyük müzisyen, esrarkeş Bob Marley’in tilmizi olduğu, kendini Etiyopya İmparatoru ve İsa Aleyhisselam ilan eden Haile Selassie’nin, siyahları “Üstün Irk” olarak görmesi veya Şintoist Japonların İmparatorlarını “Tanrı” kendilerini de “Güneşin Çocukları” bilmeleri ya da kendilerini “Seçilmiş Halk” sayan bazı Yahudilerin Siyonizmi ile Nazi Aryanizmi arasında bir fark yoktur. Türkiye’de de kendilerinin Merih gezegeninden geldiğini iddia eden bazı manyaklar vardır.

“Yeni Okul”un ırkçılık tarifi ise köken ve deri rengine angaje değildir. Cinsiyet, cinsel yönelim, felsefe ve ideoloji, fiziksel görünüm, sınıfsal konum ve hatta gastronomik bir ırkçılıktır. Erkeğe, kadına, eşcinsele, ateiste, şişmana, dövmeliye, dişleğe, başörtülüye, terleyene, Marksiste, işçi çocuğuna ya da vejetaryene karşı duyulan nefret örneğin.

Genç insanlar yeni bilenmiş bir testerenin dişleri gibi keskindir. Kurulu düzenin değişmesi için mücadelede radikal ve sabırsızdırlar. Bu yüzden mücadelede kendilerine biçtikleri-biçilen görevleri bir köle gibi sorgulamadan yerine getirirler.

Kapitalist sömürü düzeninin propagandistleri en çok gençleri birer zealota çevirmek, onları kendilerini feda etmeye, karşı-tezi tartışmak yerine karşı-tezi savunanları yok etmeye, öldürmeye, savaşmaya yönlendirmek için çalışırlar. Karşıtından nefret etmeyi körükler, nefret yayarlar.

İnançlarında samimi olan zealotlar, eylemlerinin sonuçlarıyla tarihe erdemsiz fanatikler olarak kaydedilirler.

Bilim, sanat, felsefe emekçilerinin arasından da çıkar bu zealotlar.

Ama bazıları, iskelelerdeki dikmeler ya da su kemerlerindeki yaylar gibi zamanın başlangıcından ta sonuna kadar yük taşıyarak, akl-ı selîm, denge, yaşamak ve yaşatmak üzerine muntazam olarak tavsiyelerde ve uyarılarda bulunurlar.

Akla mantığa uygun önermelerin terimlerinin birbiriyle ilişkilendirilmesine yardım eden semboller kullanırlar.

Hayır!

Sanat ideolojinin “estetize” edilmiş hali değildir.

Sanat bunun tam tersi de değildir.

Sanat “Birşeyin zealot avukatı olmamak”tan hareketle, stimmung ile kaos arasında yaşam ve denge içeren varoluşun izidir.

Yürü git!

su terazisi

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.