Bodrum Gündem

Işık Saçanlar – 2: Buda

                                                      Herkes amacına ulaşabilir;

                                                      düşünebilen, bekleyebilen ve nefsine hâkim olabilen herkes.

Buda kelimesinin sözlük anlamı; “aydınlanmış, en yüce bilgeliğe uyanmış kişi” dir; dolayısıyla, Buda bir lâkaptır. Asıl adı ise Siddhartha Gotama’dır.

Buda’nın İ.Ö.563 – İ.Ö. 483 yılları arasında yaşadığı kuvvetle muhtemeldir; yani Çin’deki Konfüçyus ve Atina’daki Sokrates ile çağdaştır ve bu üç büyük filozof ayrı dükkânlarda âdeta aynı kumaşı dokumuşlardır.

Elimizde Buda’nın yaşamı ve öğretisi konusunda yaşadığı dönemden kalan orjinal belgeler yoktur. Bu konuda bilinenler iletilen bilgilere ve öykülere dayanmaktadır. Bu öyküler ve nakiller kendisinden yüzlerce yıl sonra yazılı duruma getirilebilmiştir.

Buda’nın yaşam öyküsü, çeşitli Budist okullarca farklı biçimlerde yorumlanmıştır. Buda, doğa yasalarının şaşmaz zorunluluğunu öğretisinin en temel ilkesi yapmışken, onun yaşam öyküsünde kendisine olağanüstü bir kişilik kazandıran kaynaklara da sıkça rastlanmaktadır.

Buda’yı daha iyi ve kolay anlayabilmek için, onun söylemlerini ve görüşlerini derlemek istiyorum:

Eğer Bir ve Biricik bilinmezse; en önemlisi, her şeyden önemlisi bilinmezse, diğer başka şeylerin bir önemi var mı?

Asıl kaynak kendi yüreğimde değil mi? İşte asıl bulunması gereken o, kendi benimdeki kaynak; onunla bütünleşmem gerekir. Bütün diğer arayışlar yoldan sapmalar ve yanılmalardır.

Ne öğrendim ben “Çileciler”in yanında? Dersleri çok iyi başardım, hocalar bana hayran, büyük bir çileci olacağım. Peki hedefim bu mu? Bu öğrendiklerimi fahişe mahallesindeki bir meyhanede, barbutçuların ve üç kağıtçıların arasında daha çabuk ve kolay öğrenebilirdim. Bütün bunlar Ben olmanın acısından kısa bir kaçış, acıya ve yaşamın anlamsızlığına karşı kısa bir sağırlıkdır. Bu sağırlığı bir kaç kadeh pirinç şarabı içen öküz çobanı da bulur.

Burada teselli, sağırlık, suni huzur bulabilirim, ancak en önemli olanı, yolların yolunu bulamam.

Öğretmenleri dinlemek ve öğrenmek arzusu. Onlardan ne öğrenmek istiyordum, onlar bana ne öğrettiler? Öğrenmek istediğim Ben’di; Ben’in anlamı ve varlığı. Aşmak istediğim Ben’di, ama asla başaramadım, yalnızca kendimi ondan sakladım. Başka hiçbir şey benim düşüncelerimi Ben kadar meşgul etmedi.

Kendime dair birşey bilmeyişim, Siddhartha’nın bana bu kadar yabancı kalmasının tek bir nedeni vardı: Kendimden korkuyordum, kendimden kaçıyordum. Kendimi parçalara ayırmak ve tüm örtülerin ve kabukların en içinde ana çekirdeği, tanrısal olanı, nihai olanı bulmak istemiştim. Ama bu arada kendi kendimde kayboldum.

Evvelce üç güçlü sanata muktedirdim:

Düşünmek-Beklemek-Nefsine Hakim Olmak

Bunları geçici olanlar uğruna terkettim; ticaret, zengin yaşam ve kadın. Pişman değilim asla, bu çılgın ve budala dünya güldürüyor beni.

Çocukluğum tanrılar ve tapınmalarla geçti, gençliğimde çileci oldum, çileciler arasındaydım, Brahman’ı ve Atman’ı arıyordum. Daha sonra ormanda yaşadım: Sıcak, soğuk, açlık yani kendimi tüketmesini öğrendim. Sonra büyük bilgeye rastladım, harikaydı. Evrenin birliği bilgisini kanımda, damarlarımda duydum: Onu da terkettim. Aşkın zevkini tattım, ticarete daldım, çok para kazandım. Ruhumu kaybetmek, düşünmeyi ve evrenin birliğini unutmak için uzun yıllar harcadım. Bu yol herşeye rağmen çok güzeldi ve göğsümdeki kuş ölmedi.

Bilmen gereken herşeyi kendin tatmalısın

Herkes hakikatini farklı yollarda arayabilir, ancak dikkatli olunuz kardeşlerim çok aramaktan, bulmaya zamanınız kalmayabilir. Hedefi yalnızca aramak olanlar yalnızca aramayı düşündükleri için bulmuş olduklarının farkına varamayabilirler, zira bulmayı hedeflememişlerdir.

Bulmak demek: Hür olmak ve hedefsizleşmek demektir.

Yaşamın farklı yönlerinde yaşadım, her sunduğundan tat almaya çalıştım. Değişik düşünceler ve bilgiler kazandım; bazen saatlerce, günlerce düşündüm, yaşamın bilgisini içimde hissettim, onunla bütünleştim. Ancak bulduklarımı anlatabilmem, aktarabilmem çok zor.

Bilgi aktarılabilir ama bilgelik aktarılamaz, anlatılamaz.

Bilgeler size ancak yolu işaret edebilirler. Ve hiçbir insanın, kendi hakikat yolculuğunda ne kadar ilerlemiş olduğu, başkaları tarafından görülemez, bilinemez.

Benliğimizi her türlü kötülükten, bir kuyumcunun gümüşü temizlediği gibi arıtmalıyız;

Kendini kendi benliğinde ara.

Bizler eylemlerimizin yapmış olduklarının meyvesiyiz. Ağaçlar, tohumların çeşitlerine göre, nasıl başka başka olurlarsa, insanlar da meyvesini topladıkları eylemlerinin çeşitlerine göre başka başka olurlar.

Kardeşlerim, yaptığınız kötü eylemlerin sonuçlarından kurtulamazsınız. Süt nasıl yavaş yavaş kesilirse, kötü işler de meyvelerini yavaş yavaş verir.

Tıpkı küllerin altında gizlenen korlara basan akılsızın ayağını yaktığı gibi,

kötü eylemler de sizi yakar.

Karanlıklar mutlaka aydınlanacaktır; fakat kurbanlar ve armağanlar vererek güçsüz tanrılardan umut aramayın. Hiçbir put yaratmayın ve onlara tapmayın.

Kurtuluşu kendi iradenizde arayın;

zira insanı hapseden şeyler kendindedir.

Hepimiz Ben’le öylesine bütünleşmişiz ki, Ben’den arınmanın sözü bile ürpertiyor; Ben gidince geriye birşey kalmayacak diye Ben’e dört elle sarılıyoruz. Oysa Ben’i aşınca insan sonsuza kadar uzanıyor, bütünle bütünleşiyor.

Damla denizin içinde yok mu oluyor,

yoksa damla deniz mi oluyor?

Seksen yaşında bir ihtiyarım; belki birkaç ay sonunda öleceğim. Yaşam olarak benden ne kaldıysa yok olacak. Bileşik olan herşey sonunda yaşlanıp, eskiyip, çözüşmekten, dağılmaktan kendini kurtaramaz. Kurtuluşunuzu sağlamak için çaba harcayınız kardeşlerim.

Şu gördüğünüz taş, belki o belirli bir zaman sonra toprak olacak, orada bitkiler yetişecek. Bitkiler, hayvanlar ve insanlarla bütünleşecek. Hayvanlar da insanlar da toprağa karışabilecek ve başka canlılarda belirecek. Bu dönüşüm sonsuza dek sürecek.

Herşey değişir, hiçbir şey ölmez.

Kardeşlerim sizlere söyleyeceğim şudur:

Kendiniz kendinize ışık olun, dışınızdan gelebilecek hiçbir şeyden destek aramayın. Kendinize yalnız hakikati ışık yapın. İster şimdi, ister ben öldükten sonra, kendi kendilerine ışık olanlar, ışık olarak yalnızca hakikate tutunanlar, yolun sonuna, tepenin doruğuna ulaşabilirler, hakikate erişebilirler. Yeter ki yılmadan, usanmadan oraya varmak için çaba harcasınlar.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

  1. Suat Özgül dedi ki:

    Adeta Tekris’in budist yorumu olmuş 👌👏