Bodrum Gündem

BODRUM’UN BİR KOCA ÇINARI DAHA DEVRİLDİ…

BODRUM’UN BİR KOCA ÇINARI DAHA DEVRİLDİ…

cetin_akantBodrum’un koca çınarlardan biri daha devrildi. İbrahim Şakar hayatını kaybetti. Ailesi ve sevenlerine baş sağlığı, merhuma da Allah’tan rahmet dilerim. “Bir Bey” adıyla yazdığım kitaptan alıntı yaparak İbrahim Şakar’ın hayatından bir kesiti aşağıda okuyabilirsiniz…

Çetin Akant/25 Mart 2016

ibrahim-şakar-vefat-ettiBİR BEY-İBRAHİM ŞAKAR… cheap Topamax treatment of erectile dysfunction buy Propranolol

Yaşamının her evresini özümleyerek yaşayan, edindiği kazanımları çevresindekilerle paylaşan, bundan da büyük bir keyif aldığını gizlemeyen İbrahim Şakar, 1922 yılında İstanköy (Kos) adasında doğmuş.

Ailesiyle 5 yaşında İstanköy’den göç edip Bodrum’a gelince nüfus kâğıdı sahibi olabilmiş. Babası Klavura İbrahim Reisin oğlu Derviş bey, annesi Halime hanım ve kardeşleriyle kasabanın sevilen aileleri arasındaki yerlerini almışlar.

İbrahim Şakar, Turgutreis ilkokuldan mezun olunca ailesi, orta eğitim için çareler aramaya başlamış. İmdada Aydın’da yaşayan teyzesi yetişmiş. Aydın’da ortaokula başlayan İbrahim Şakar ilk sömestr tatili için Bodrum’a geldiğinde, ikinci dünya harbi patlamış. Savaş tüm ülkeyi etkilerken, ortaokul öğrencisi İbrahim’in okuma hayalleri belirsizlik içinde kaybolmuş. Aile, İbrahim’e harp bittikten sonra İzmir’deki sanat okuluna gönderme sözü verince umutlan yeniden yeşermiş.

Bu arada boş durmak, babasından harçlık almak pek ona göre olmadığından denizci eniştesinden yardım istemiş. Anne Halime Hanım oğlunun denizci olmasına razı olmamış ama babası araya girip anneyi ikna etmiş ve çocuk yaştaki İbrahim kendini denizde bulmuş.
Dört buçuk yıl sonra İbrahim Şakar, artık usta bir denizci olmuş. O denizlerde dolaşırken yaşıtları çoktan askere alınmaya başlanmış.

İbrahim-Şakar-2Bir gün tekneyi İzmir limanına demirleyen İbrahim Şakar, apar topar askere nasıl alındığını şöyle anlattı: “İzmir Pasaport limanında polisler, eniştemin kayınbiraderi ile benim üç aydır asker kaçağı olarak arandığımızı söylemezler mi, ne yapacağımızı şaşırdık. Bizi askerlik şubesine teslim etmek üzere yakaladılar. Biz iki aslan gibi Bodrumlu askerlik şubesi başkanının karşısına çıktık. Komutan ‘asker elbiselerinizi vereceğim. Saçlarınızı kestirin, hamama gidip bir güzel yıkanın, yarın sabah erkenden burada olun’ talimatı verdi.”
Ertesi sabah askerlik şubesi başkanı Şakar’a; “seni bu birliğin başına komutan tayin ediyorum. Bunları İstanbul Sevk Komutanlığına götürüp teslim edeceksin” demiş. Genç İbrahim’in eline tutuşturulan sevk talimatı ve 20 kişilik asker grubunu ile trenle Bandırma’ya, oradan da feribotla İstanbul’a hareket etmişler.

Ocak ayında, kışın ayazında, her yer buz gibi ve gecenin bir yarısı Sevk Komutanlığının kapısına gelen çiçeği burnundaki askerler kötü bir sürprizle karşılaşmışlar ve içeri alınmamışlar. Nöbetçi komutan; “içerisi tıklım, tıklım dolu, herkes ayakta. Ne ranza var, ne yatak. İçerisi bit kaynıyor. Yarın gelin” demesiyle İstanbul’un yabancısı olmayan İbrahim Şakar eratı toplayıp Tophanedeki askeri garnizona gitmiş. Nöbetçi albay, gecenin ayazında titreyen gençlere acımış ve yakındaki bir otele göndermiş.

Otel dolu olmasına rağmen bir çözüm yolu bulunmuş. Büyük bir salona yer yatakları yapılmış, gençler orada sabahlamışlar. Gün ağardığında vatani göreve başlayabilmenin heyecanı içinde ve de kimseye de borçlu kalmak istemeyen askerler konaklama ücretlerini ödemek istemişler. Ama güler yüzlü, babacan otelci onlardan para almadığı gibi “imkânım olsa ben size para vereceğim. Biz burada rahat uyuyalım diye, siz vatan koruyacaksınız. Oturun bakayım” diyerek simit, beyaz peynir ve sıcacık çay ikram etmiş. Otelci, hepsini teker teker kucaklayıp “yolunuz açık olsun evlatlarım” temennisiyle uğurlamış.

Askerliği biten, Bodrum’a dönen İbrahim iş ararken müteahhit Hamit Caba ile babasının iş yerinde karşılaşmış. İbrahim Şakar’ın babası da o sıralar belediyede inşaat amiri olarak görev yapıyormuş.
Bir yangın sonunda kül olan Turgutreis ilkokulunun yeniden yapımı için açılan ihaleyi kazanan müteahhit Hamit Caba delikanlının ne iş yaptığını sormuş. O da işsiz olduğunu söyleyince İbrahim Şakar’a “ver elini, gidiyoruz” demiş. Beraberce çocukluğunun geçtiği okula gitmişler. Projeler açılmış ve en ince noktalarına kadar inşaatın nasıl yapılacağı tartışılmış. İbrahim Şakar için inşaatçılık dönemi de böylece başlamış.

Aradan geçen beş yılsonunda İbrahim Şakar’ın adı müteahhit olarak anılmaya başlanmış. Hamit Caba ve Nafıa müdürü Abidin Kayı, Bodrum’a gelip, yapımı süren cezaevi inşaatını da genç İbrahim Şakar’a teslim edince yıldızı iyiden iyiye parlamış. Müteahhitlik karnesini de alınca, Ziraat Bankası ek inşaatı gibi birçok kamu ve özel binanın yapımına imzasını atmış.
İbrahim Şakar cezaevi inşaatı kazı çalışmaları sırasında yontma taş mezarlar, küpler çıktığını, Ziraat Bankası inşaatında da 36 sandık insan kemiği toplayıp, Türbe mezarlığına gömdüklerini unutamıyor.

İbrahim Şakar’ı üzen olayların başında Aya Nikola kilisesinin yıkılması geliyormuş. Nüfusu 5 binin üstünde olan yerlere Halkevleri kurulması kanunu çıkınca, emekli öğretmen Mehmet Ceylan’ın, müdür olurum düşüncesiyle, kilise binasını yıktırmak için harekete geçtiğini üzüntüyle anlatan İbrahim Şakar; “kilisenin yıkımı için yapılan başvuru üstüne Ankara’dan bir heyet geldi. Yapılan inceleme sonunda binada çatlak olsa da sağlam olduğu anlaşıldı. Fakat Mehmet Ceylan’ın ısrarları üzerine binadaki çatlak gerekçe olarak gösterilerek yıkımına karar verildi. Altı ay süren yıkım çalışmaları fayda vermeğince, kilise dinamitle yıkıldı. Kutsal niyetle temeli atılmış, kilise, cami, okul, köprü, çeşme gibi insanlığa hizmet için yapılan eserlere, kendi menfaatleri için el atanların sonu hayırlı olmuyor” sözleriyle bu girişimi kınar gibiydi!

İbrahim Şakar, kendi kuşak insanlarından önce Bodrumlunun tarla ile evi arasında bir yaşam sürdürdüğünü, zaman içersinde yeni nesillerin olgunlaşıp bu günlere gelindiğini tatlı, tatlı anlatırken “bir tarafta yarım gâvur mahallesi denilen Giritliler, diğer tarafta Anadolu’nun çeşitli yerlerinden gelenler. İki kesim bir takım tavır koyarak, Giritlilere kız verilmez, denizden çıkan ahtapot haram diye yenmez diyerek, birbirlerini anlamamakta ısrarcı. Yani iki halk yan yana ama birbirlerinden uzak yaşarlardı. Demokrat Partinin iktidara gelmesiyle Bodrum’da da halk birbiriyle kucaklaştı. Bizler hırsızlık sözünü hiç bilmezdik. Evlerimizin kapısında kilit yoktu” demesi sık sık olmasa da bugün yaşanan tatsız asayiş olaylarını hatırlatıyor.
82 yıllık canlı tarih İbrahim Şakar söyleşimizin sonunda kısa ama önemli bir mesaj verdi: “İçinde bulunduğumuz bu ortamda, genç Bodrumlulara, bir gün onlarında bizim gibi yaşlanacaklarını unutmadan, gelecek için, kuracakları yuvaları için, sahip olacakları çocukları için ahlaklı bir hayat sürmelerini öneririm. Çok çalışıp, akılcı yatırımlar yapmalarını ve büyüklerine karşı daima saygılı olmalarını, örf ve adetlerini, kendilerine miras bırakılan toplumsal değerlere sahip çıkmalarını dilerim.”

İbrahim-Şakar-3

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.