Bodrum Gündem

HAYIR / Serdar Anlağan yazdı…

AA_hayır            Her durumda özgür kimliğimizi koruyabilmek ancak edimle söylenebilecek şu iki sözcüğe bağlı: Yinelemeye hayır… Aynılaşmaya hayır… Aynılığa hayır… (1)

Yok, yok. Bunun adı Hayır…Ünlemsiz cinsinden. Karşı duruş ama slogan değil. Salt bunun için üç noktalı. Dingin-derin-içerlerde yolculuk: Suskunluğun gücü. (2)

Türkiye Cumhuriyeti devletinin cumhuriyeti var da, demokrasisi topal. Masa, bir yanında dört bacak, öteki yanında tek ve kısa bacaklıysa sallanmaz mı? Bir yaslanışta devrilmez mi? Bizim demokrasimiz de bilinen, verili sesler dışındaki bütün seslere kapalı. Sol yanındaki bacak(lar) eksik. (3)

Hayır…romanımdaki çığlıklarımı kimse işitmek istemedi. Üstünü örttüler. Çağdaş intiharların eli kulağındadır, dedim inanmadılar. Delinin birinin elektronik savaş silahlarının düğmesine basıvereceği an, o çılgının geminden boşandığı an, dedim. Bir şey olmadı mı? Bir yanda Bush’un, bir yanda Saddam delilerinin birbirlerini nişanlamaları “hiç bir şey olmaz” demeye mi gelmekte? Ortadoğu sağaltılmalıymış; tam da BATI’nın bu can damarının sağaltılması gerektiği anda. Kapitalizm ihtiyarladı. Çöküşün korkusunu yaşamaktalar. (4)

Kapitalist üretim, fikir emeğinin bazı dallarına, sözgelimi şiir ve sanata düşmandır. (5)

Kapitalist toplumda bilim bir üretici güç durumuna gelirken, sanat da bir meta olup çıkar. Bu meta da bir tüketim maddesidir, ama belli bir noktada öteki metalardan farklıdır: Sanat yapıtının değerini, zengin koleksiyoncuların ve girişimcilerin vurgun hesapları ve moda değişiklikleri gibi dış etkenler belirler. (6)

Yeryüzünde büyük bir sanat emanetçisi olmalıdır. Sanatçı yapıtlarını buraya vermeli ve karşılığında kendisi için gerekli şeyleri almalıdır. Ama günümüz koşullarında sanatçı yarı-tüccar olmak zorundadır. Buna yürek mi dayanır? (7)

Her öncü bir kahramandır ama her kahraman bir öncü değildir. Genel anlamda kahraman, kahramanlık kavramları çoğunluğun gözünde büyüklük, yücelik, aslanlık demeye gelir. Benimsenir. Ona tapılır. Öncü, sahiden öncü olduğu zaman ise, bunun tam karşıtı; dışlanır, yalnızlaştırılır. İhtiyaçtan doğma inanç değişiklikleri, kendi yarattığı kahramanlık ölçülerini de değiştirir. Kadın işte kötü öğretmenler gibi geveleyip durmasana: “Kahraman” diye bellenen şey, öyle değerli bir şey değildir. Bugün kahraman sayılıp tapılan, yarın yerle bir edilebilir. Öncü, durdukça değer kazanır. Eksilmez, büyür. Canım işte hatırlasana: Ne yazık kahramana ihtiyacı olan toplumlara. (8)

Biz, insandışı ve toplumdışı kavramlara dayanan her türlü ahlâkı reddediyoruz. Bunu ağaların ve kapitalistlerin çıkarları uğruna halkı aldattığını, kandırdığını, uyuttuğunu söylüyoruz. Bizim ahlâkımızın bütünüyle halkın çıkarlarına bağımlı olduğunu söylüyoruz. Eski toplumların ilkeleri şunlardı: ya sen başkalarını soyarsın ya da başkaları seni soyar; ya sen başkaları için çalışırsın ya da başkaları senin için çalışır; ya köle sahibi olursun ya da köle…Ben hele şu tarlamı süreyim de, başkaları ne halt ederse etsin; başkaları aç mı, çok iyi, ürünümü daha pahalıya satarım öyleyse. Benim hekimlik, mühendislik, öğretmenlik ya da sekreterlik gibi bir mesleğim olsun da, başkaları ne halt ederse etsin. Eğer bugün güçlü olanlara yağcılık edip yaltaklanırsam, işimi koruyabilir, dahası yükselebilir ve zengin olabilirim. Bize ahlâktan dem vurdukları zaman, ahlâk denilen şeyin dayanışmaya titizlikle uymaktan ve halkın sömürücülere karşı bilinçli savaşımından oluştuğunu söylüyoruz. Biz ilâhi bir ahlâka inanmıyoruz ve ahlâkla ilgili tüm masalların düzmeceliğini gözler önüne seriyoruz. Ahlâk, insan toplumunun daha yüksek bir düzeye vardırılması ve kendini emeğin sömürülmesinden kurtarmasına yardımcı olma amacına hizmet eder. (9)

Bu ülke düşünce insanlarımızı yerden yere çaldı, onları vurdu,vuramadıklarını yaraladı, bilim yuvalarının dışına kovdu; yetmedi, vatan sınırlarının dışına kovdu eğer arada sırada onlar için birazcık iyi bir şey yapmak zorunda kaldıysa, bunda da hep geç kaldı. (10)

Her dönemde, egemen düşünceler egemen güçlerin düşünceleridir. Başka bir deyişle, toplumun egemen maddi gücü olanlar aynı zamanda toplumun egemen düşünsel gücüdür. Maddi üretim araçlarını elinde tutanlar aynı zamanda zihinsel üretim araçlarının denetimini de elinde tutar. Dolayısıyla, zihinsel üretim araçlarından yoksun olanların düşünceleri egemen güçlere bağımlıdır. Egemen düşünceler, egemen durumda bulunan maddi ilişkilerin eksiksiz bir yansımasından başka bir şey değildir. Egemen gücün içinde (gerçekte bütün bir eski toplumun içinde) süregelen dağılma süreci toplumsal savaşımın yaklaştığı zamanlarda öylesine şiddetli ve belirgin bir niteliğe bürünür ki, egemen gücün küçük bir kesimi kendini onlardan koparır ve geleceği elinde tutanlara katılır. Bu nedenle, bir zamanlar aristokratların bir kesimi nasıl burjuvaların safına geçtiyse, bu kez de burjuvazinin bir kesimi, özellikle de tarihsel akımı kuramsal bakımdan bir bütün olarak kavrama düzeyine erişmiş bulunan burjuva ideologlarının bir kesimi emekçilerin safına geçer. (11)

Bu aydınlar emekten yana güçlere katılırlar. Çünkü geçmişteki başarıları ne olursa olsun artık kapitalist toplumun gerek akla, gerekse ahlâka aykırı düştüğünü kendi yaşamlarında somut bir biçimde görürler. (12)

Adalet_Agaoglu_ve_Serdar_Anlagan_1991HER DURUMDA ÖZGÜR KİMLİĞİMİZİ KORUYABİLMEK ANCAK EDİMLE SÖYLENEBİLECEK ŞU TEK VE SON SÖZE BAĞLI: HAYIR… (13)

Edim: Gerçekleşme durumunda anlam kazanan ve kavranır olan, insanın bilinçli olarak yaptığı tek tek davranışları; amel; fiil.

Adalet Ağaoğlu’na saygıyla…

Alıntılar :

(1) (Adalet Ağaoğlu / Dar Zamanlar III / Hayır… /s.51)

(2) (Adalet Ağaoğlu / Damla Damla Günler -3 / 14 Nisan 1986)

(3) (Adalet Ağaoğlu / Damla Damla Günler -3 / 23 Ocak 1991)

(4) (Adalet Ağaoğlu / Damla Damla Günler -3 / 30 Ocak 1991)

(5) (K.Marx / Artı-Değer Kuramları, 1860-65)

(6) (George Thomson / İnsanın Özü /s.119)

(7) (Beethoven, Mektuplar)

(8) (Adalet Ağaoğlu / Damla Damla Günler -3 / 18 Nisan 1989)

(9) ( V.İ.Lenin, Gençlik Birliklerinin Görevleri, 1920)

(10) (Adalet Ağaoğlu / Dar Zamanlar III / Hayır… /s.8)

(11) ( Marx ve Engels, Alman İdeolojisi, 1835-46)

(12) (George Thomson / İnsanın Özü /s.118)

(13) (Adalet Ağaoğlu / Damla Damla Günler -3 / 8 Ocak 1994)

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.