Bodrum Gündem

Zaman ile Hayat

Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpâre geniş bir ânın
Parçalanmaz akışında.

Ahmet Hamdi Tanpınar – Ne İçindeyim Zamanın adlı şiirinin ilk dörtlüğü

Zaman konusu son dönemde beni daha çok meşgûl etmeye başladı. Zaman ve Hayat ile ilgili mesaim ya da tefekkürüm oldukça eskiye dayanıyor. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın; “Ne İçindeyim Zamanın” şiiriyle başlayan “Şiirler” kitabını alıp okuduğumda lise öğrencisiydim. Şiir çok ilgimi çekmiş ve düşündürmeye başlamıştı beni; sürecin -ezoterik boyutta- devam ettiğini söylemeliyim.

Zaman akıp gidiyor” ya da “Hayat akıp gidiyor” deriz sık sık. Akıp giden nedir; zaman mı, hayat mı; yoksa her ikisi birden mi? Yoksa zamanı hayatla, hayatı da zamanla ilişkilendirmeden anlayamıyor muyuz, anlamlandıramıyor muyuz?

Derslerimin ilk gününde öğrencilerime şunları söylerim:

Burada iki saat gibi kısıtlı bir sürede birlikteyiz. ‘Şu iki saat bir an önce bitsin de gideyim’ gibi bir yaklaşımı tercih etmeyelim. Biz bir şey yapmasak da zaman zaten geçip gidiyor; üstelik bizi de yanına alarak. Onun için birlikte olduğumuz bu zaman zarfında, zamana hayatı yüklemeye gayret edelim. Hayat ancak o zaman bizim olabilir. Bunun da keyfini yaşayalım.

Kendimi zamandan soyutlamaya, bağımsızlaştırmaya mesai harcadığım bu süreçte, düşünüyorum da acaba öğrencilerime doğru mu söylüyorum? Acaba bundan sonra söyler miyim? Pek “Evet” demek gelmiyor içimden.

Geçtiğimiz günlerde bir akşam televizyonda bir film izliyordum. Filmde bir karakter şu soruları sordu:

Zamanı görebiliyor muyuz?

Ona dokunabiliyor muyuz?

Kalkıp not aldım. Defterime bakıyorum şimdi; tarih 26 Ocak 2023. Bu konuda düşündüğüm, tefekkür ettiğim bir döneme denk gelmesi de anlamlıydı.

Bu sorular ilk kez sorulmuyor ve ilk kez cevap aranmıyor şüphesiz; ancak her soran, belki de farklı cevapların peşinde. Bunun örneklerini felsefe tarihinde de görebiliyoruz.

Yukarıdaki iki soruya cevabımız tabii ki “Hayır” olacaktır. Zamanı sadece hayatımızla ilişkilendirdiğimizde anlamlandırabiliyoruz; sanki hayatımızı da zamanla… Saçlarımıza düşen aklar, yüzümüzdeki kırışıklıklar bize bir şeyler anlatıyor.

Bu bağlamda şu konuya özellikle açıklık getirmek istiyorum:

Konumuz zamanı ölçmek değil, sadece zaman.

Zamanı ölçmek konusuna, bu platformda, 26 Ocak 2021 tarihinde; “Zamanı Ölçmek Bulundu, Hayat Bozuldu” başlığı altında değinmiştim. Zamanı, kendi bulduğumuz ve geliştirdiğimiz araçlarla açıklamaya ve anlamlandırmaya çalışmak, bana anlamlı gelmemeye başladı. Bunun içindir ki, “Yaşsızım” kavramını hisseder oldum; daha doğrusu hissiyatım eski de, isimlendirmem daha yeni.

Zamanı Ölçmek” yapay olgusunun,  “Hakikat” kavramı ile de bağdaşmadığını düşünüyorum. “Yaşsızlığın” ise “Hakikat” konusunda atılmış önemli bir adım olduğu inancını taşıyorum; en azından şu an bulunduğum seviye itibarıyla.

Hayatımızı, zamanın tutsaklığından kurtarabildiğimiz ölçüde; Mikrokozmos’dan Makrokozmos’a yola çıkmış oluyoruz. Bu bağlamda, adını ve tarihini verdiğim yazının başlangıcını paylaşmak istiyorum:

Sûfî hâle kavuşup değeri arttığı için vaktin oğlu olmuştur.

Yâni geçmişi geleceği düşünmez, bulunduğu vaktin gereğini yapar.

Sâfî olan kâmil insan ise, tamamıyla Allah’ın aşk denizine batmıştır.

Aslında o kimsenin oğlu (yâni kimseye bağlı) değildir.

Vakitlerden de hâllerden de kurtulmuştur.

MEVLÂNA – Mesnevî; Beyit: 1425

Ne İçindeyim Zamanın” şiirinin ilk dörtlüğü ile başlamıştım. Son dörtlüğü ile bitirmek istiyorum:

Kökü bende bir sarmaşık

Olmuş dünya sezmekteyim.

Mavi, masmavi bir ışık

Ortasında yüzmekteyim.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

  1. Fevziye AKÖZ dedi ki:

    Zaman aleyhimize işlese de sağlıklı günlerimiz olsun

    1. Metin dedi ki:

      Fevziye Hocam, hepimiz için güzel günler olsun.

  2. Nermin Olgun dedi ki:

    Sağlıklı, kaliteli zamanlarımız olsun Metin hocam kaleminize sağlık