Bodrum Gündem

Yeni Yıl Masalı

İsteyen okuyup uyusun; isteyen uyanıp okusun… Nihayet bu bir masal…

Zaman zaman içinde ülkelerin birinde  “umut” ve “hayal” adlı iki genç varmış. Ne zaman darda bir insan görseler hemen imdada koşarlarmış.   İnsanlar pek memnunmuş “umut” ve “hayal”le yaşamaktan.

Gel zaman git zaman, o ülkede insanlar, her işi “hayal” ve “umut”a havale eder olmuşlar.  En küçük bir işte en küçük bir çaba göstermeden hemen başlıyorlarmış:

– İnşallah…

– Umarım…

– Dilerim…

Hele hele yeni yıla girerken pek de artarmış “umut”la “hayal”in yükü. Bir gün “umut” demiş ki;

-Yetti artık! Özellikle de her yeni yılı karşılarken akıllarına ne geliyorsa yığıyorlar omzuma.

Bunu duyan “hayal”;

-Sanıyorlar ki gelen yılda her şey benimle gerçekleşecek. İsyan ediyorum, demesin mi?

Boşuna mı demiş eskiler “Yerin kulağı var.”  diye. Hafiyeler “isyan” diye bir sözcük duymuşlar ya, hemen yetiştirmişler padişaha.

Öfkelenmiş padişah.

-Tez arzuhalcilerim gelsin, demiş dalkavuklarına.

Halciler yine bir ihalelerdeymiş ki “arzu” çıkmış huzura.

-Yaz kızım! demiş padişah. Ne kadar “hayal” ve “umut” varsa derdest ola.

– Aman sultanım, demiş “arzu”. Durun hemen celallenmeyin.

“Hayal”leri, “umut”ları da alırsanız, nasıl avutacaksınız kullarınızı? Sizin en büyük yardımcılarınız onlar. Siz onları derdest edeceğinize sayılarını arttırın. Memurlarınıza ayrı, işçilerinize ayrı; esnafa ayrı,  köylüye ayrı “hayal”ler “umut”lar sunun. Avutsunlar garipleri.

Padişah düşünmüş taşınmış ve hak vermiş “arzu”ya.

Şimdi bir cebinde “hayal”ler, ötekinde “umut”larla dolaşır, nerede  üç beş kulunu bir arada görse hemen  biraz “hayal”,  biraz “umut” serpermiş tütsü niyetine üstlerine.

Pek sevinirmiş kullar. Biraz “hayal”, biraz “umut” taze ekmek niyetine… Alan memnun, satan memnun. Padişah deseniz zevkten dört köşe… Ne olan biteni soran sorgulayan; ne yoran yargılayan; güllük gülistanlık seraplarla, hayallerle, umutlu, mutlu yaşayıp giderlermiş koskoca bir ülkede herkes.

Gökten üç elma düştü biri padişahın, biri masalcıların biri de kullarının üstüne deyip de bitirince masalını masalcı; fırlayıp yerimden;

– Dur dur! dedim. Sevmedim bu masalı.

Masalcıların işi masal sürtmek… Niye kızıyordum ki masalcılara!

Yarın 2018’in son günü. Akşam akşam kendimi rıhtıma attım.

Rıhtımda kediler ve ben. Çoktan el ayak çekilmiş. Yüzümde soğuk bir karayel serpintisi. Kulaklarımda bir ses:

-De ki Sakarya’dan,

-Say ki İnönü’den,

-İnan ki Kocatepe’den, Dumlupınar’dan…

Birden yeğnileşiyor yüreğim. Oydu, o şayak kalpaklı adamdı seslenen:

-Gerekli olan her şeyi bıraktım sana, dedi.  Bağımsızlık, özgürlük, cumhuriyet…

-Ve bir devlet…

-Ve ışık saçan devrimler.

“Gelecek, gençtir bunu bil

Yürü, karanlıklar üstüne.

Umudunu kesme yarınlardan

Ardına bakma sakın.”

Ne falcılar, ne masalcılar… Ne umut tacirleri, ne hayal satıcıları… Gerçek olan, uygarlık burçlarına çıkabilmek için bilimin ve aklın rehberliğinde inadına inadına çalışmak.

Teknelerin serenlerinde çırpınan ay yıldızlı bayrağın sesine ayarlayıp sesimi dedim ki;

“Gün, ay, yıl demeden devrimlerin ışığında halk için, demokrasi için inançlı ve kararlı adımlarla yürümeye ant içenlere selam olsun.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.